"Hiç kaçma!" diyor bıçkın bir edayla genç kız, sonra minik bir kahkaha atıyor.
"Ben senin aklından geçenleri tek tek okuyorum!"
Genç adam yerinde şöyle bir toparlanıyor.
İçinden "Çattık!" diye geçiriyor ama bir yandan da kalbinde tatlı kıpırtılar...
Yazılarımı yazdığım kafede yanımdaki masadalar; ister istemez kulak misafiri oluyorum.
***
Genç adam huzursuzlanıyor.Anlıyorum onu...
Uygun ana kadar kızdan duygularını saklamakta zorlanacaksa...
Bir karar vermesi lazım şimdi...
Genç kız da susuyor birden...
Birbirlerini sevdiklerini açığa dökseler mi artık
Eski insanların pek bilmediği şüpheler, sıkıntılar sarıveriyor ikisini de...
***
İki gerilim hattı var şimdi onlar için...Biri "akıl okumak" meselesi; o düzeyde yakınlık...
Diğeri...
O tatsız soru...
Bir ilişkide başlangıçta "heyecan verici" gelen şey, ne zaman "sıkıcı" olmaya başlar
Ben bile gerildim, başımı başka yana çeviriyorum, kulaklarımı hafiften çalan müziğe teslim ediyorum...
***
Aklıma Marguerite Duras'nın Ayrılık Müziği adlı piyesindeki bir sahne geliyor.Galiba çok önceleri de bir yazımda bahsetmiştim o sahneden...
Kırklarında bir erkek ve otuzlarında bir kadın uzun sürmüş bir beraberliğin ardından kopmuşlardır.
Bir otel lobisinde karşılaşırlar.
Adam "Yüzün değişmiş" der kadına. (Her okuyuşumda irkildiğim yer.)
Nasıl diye sorar kadın...
"Bakışların"