Sahiden bahar geldi mi
Hep yazdım bu köşede...
Baharın geldiği bilinir.
Asla dalgınlığa gelmez, beklentisi zayıflamaz, zamanı atlanmaz.
Çünkü gelişi iple çekilir...
Çünkü sevgiliyi bekler gibi bir heyecanla beklenir...
Tek bir çiçeğin adını bile bilmeyen, ağaçları birbirinden ayırt edemeyen plaza çocukları bile içlerini sarıp sarmalayan coşkuyu tanırlar...
Fakat bu sefer bahar sanki gelmemiş gibi...
Zaten söyleyin bana...
Gazzeli çocukların acısını hangi bahar sevinci örtebilir
Bugünlerin bizde uyandırdığı utancı aşabilir miyiz
Ağaçlar mı
Erken çiçeklendiler galiba...
Sonra yağmurlar, karlar az hırpalamadı hepsini ama itiraf edin, bunu dahi fark etmekte zorlandık, değil mi
Başımızı kaldırıp doğru düzgün bakamadık o güzelim badem ağaçlarına falan...
Oysa nisan başından beri istedim ki, eski günlerdeki gibi bir "baharı karşılama" yazısı yazayım...
Olmadı, olamazdı.
Bakın, mayısa geldik bile!
Geçtim dünya hâllerimizi...
Geçtim kendimizi aldatma becerilerimizi...
Mevsimin kendisinde de bir gariplik var.
Refik Halit miydi "Bahar koskoca bir Ç harfidir" diyen; hani çağla, çayır, çimen, çilek...
Çayır çimen kokusu nasıl bir şeydi, dolaştığım çimenliklerde hiç burnum almadı.
Çağla...
Onu gören var mı
Geçen gün mahallenin pazarında ne göreyim, avucumu anca dolduracak kadar erik minik plastik kaplara konmuş, öyle satılıyordu.
"Ne bu yahu" diye sordum pazarcıya...
"Bu kadarcığı 50 lira abi, oradan anla, başka nasıl satalım"