Pandeminin başlangıcına dönüp bakmak

Sosyal olaylar da kişisel travmalar gibidir...
Unutamayız ama unutmak için çırpınır dururuz...
Pandemi süreciyle ilişkimiz de tam böyle...
Belki en doğrusu, geri dönmek ve olup bitene daha farklı bir kadrajdan ve berrak bir gözle bakmak olacaktır.

10 Mart 2020'yi 11'ine bağlayan gece yarısında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca bir açıklama yaparak ilk Türk koronavirüs vakasına rastlandığını açıklamıştı. Hasta ve ailesi açıklanmayan bir hastanede tecrit altına alınmıştı.
17 Mart'ta ülkemizdeki ilk ölüm vakası açıklanmış; 18 Mart 2020'de "Koronavirüsle mücadelede eşgüdüm" toplantısı yapılmıştı.
Sonrası bütün dünyada çok hızlı geldi...
Panik, tecrit, kapanma...
Dünya durdu...
Dünya durduruldu.
"Yahu olur mu, bunun bedeli ağır olur" diye düşünenler de kısa süre içinde susmayı tercih ettiler.

Döneme dair aldığım notlara baktım...
Henüz Şubat ayında...
Avrupa'da hayat normal akışında devam ederken İtalya'da işlerin karışıp bir şehrin bütünüyle karantinaya alındığı günlerde yani...
Batı'dan gelen ürpertici bir yorum şöyle...
"Kapitalizm, yol açtığı adaletsizliğin bedelini ödemekten kaçmak üzere kendi ölümüne dair bir tezgah kuruyor."

Dikkat!
Salgın, global kapitalizmin çok ama çok hızlı yükselen, fakat Komünist Partisi tarafından yönetilen "gizemli" ülkesi Çin'den geldi...
Dönemin ABD Başkanı Trump'ın 21 Şubat'taki açıklaması çarpıcıydı: "