Oysa hepsi gerçekti

Mahallemdeki ilkokul ve ortaokulun dağılma saati...
Yaya veya araçlı olmanız fark etmez...
Müthiş bir karmaşa ve tıkanmış trafiğin ortasında kalakaldınız demektir.
Yan yana yolun ortasına park edilmiş özel araçlar ve servis minibüsleri, birbirine öfkeyle bağrışan veliler, ısrarlı korna ciyaklamaları ve yakındaki sandviç büfesine koşturan çocuklar...
Her gün böyle...
Geçenlerde şunu da gördüm: Bir ambulans o karmaşanın ortasında kalakaldı, sirenleri hiç fayda etmedi...

Durup düşündüm, hatırladım...
Her değişimi gelişim sanma şapşallığımızı da zihnimde bir kenara koydum elbette...
Yahu, dedim içimden, benim ilkokul çağımın en güzel yanı okula gidiş ve dönüşlerimdi.
Çantalarımız sırtlarımızda yürüyorduk...
Ama ne yürümek!
Canan evden her seferinde siyah önlüğünün düğmeleri kapanmamış halde, beyaz şoset çorapları avucunun içinde, apar topar çıkardı.
Yolun yarısında azıcık kendine geldiğinde onu bir kaldırıma oturtur, çoğu zaman da çoraplarını ayaklarına ben giydirirdim. O da bana annesinin çantasına sıkıştırdığı kurabiyelerden verirdi.
Her sokaktan bir sınıf arkadaşımız çıkar bize katılırdı.
Mühürdar'dan Moda İlkokulu'na kadar şenlikli bir yürüyüştü işte!
Şimdi ne mümkün!

Dönüşte de minicik harçlıklarımızla durup aldıklarımız bizi nasıl neşelendirirdi!
Kimse de endişelere kapılmazdı; doğru düzgün okula gidip döneceğimizden eminlerdi.
Dikkatinizi çekerim; yıllar boyu tek bir "vukuat" olmadı.
Ya şimdi
Soru şu: Bugünümüze "gelişme" diyebilir miyiz Allah aşkına