'Ona yalan söylemek imkânsızdır'
Şu laf nasıl da tanıdık...
Maksim Gorki, Tolstoy'dan bahsederken diyor ya hani...
"Onu her şeyden çok uğraştırıp düşüncelerini kemiren Tanrı fikriydi..."
Marksist, solcu, "ilerici" falan oldun mu inançlı insanlara böyle bakmaya başlanılır ki, kendi "düzleştirilmiş" zihnin meşruiyet kazansın...
Gorki de aynı klişeye sarılmıştı.
Oysa Tolstoy'un hayatına dair iki satır okumuş biri bile bilir...
Gorki'nin "Balık olsaydı nehirlere, göllere yüz vermezdi, sadece okyanuslarda yüzerdi" dediği Tolstoy, inancıyla ve Tanrı'sıyla huzurluydu...
Tolstoy'u huzursuz eden insanlardı...
Biliyorsunuz, pazar günleri Rusya'nın çağ dönümünü yaşamış büyük yazarları anlatıyorum.
Hayatlarından ve dostluklarından bahsediyorum...
Bugün de işin içine Maksim Gorki'yi katayım...
Bak şimdi, nereden nereye!
Yeni yetmeliğimde, 70'lerin sonunda AST'ın Gorki'nin "Ana"sını uyarladığı derme çatma fakat pek alkışlanan oyundan sıkılıp çıktığımı hatırladım birdenbire...
Gorki gençliğinde Tolstoy'la yakınlık kurmuştu; sık sık onu Yasnaya Polyana'daki çiftliğinde ziyaret ederdi.
Tolstoy'un ölüm haberini veren telgrafı okuduğunda, "Yüreğimden vuruldum, kalbimin kırıklığından hüngür hüngür ağlamaya başladım" diye yazmıştır...
Büyük yazarın gündelik hayattaki etkisini ise şöyle dile getirir: "Ortaya çıktığında ufak tefek görünürdü ama bir anda herkes ondan daha küçük kalıverirdi."
1908 Nisan'ında Lenin, Gorki'yle buluşmak üzere İtalya'nın