'Kıyamet kopmak üzere...'

"Olimpos tanrıları, Sisifos'u bir kayayı durmamacasına bir dağın tepesine kadar yuvarlayıp çıkarmaya mahkûm etmişlerdi; Sisifos kayayı tepeye kadar getirecek, kaya tepeye gelince kendi ağırlığıyla yeniden aşağı düşecekti hep...
Uyumsuz ve umutsuz bir çabadan daha korkunç bir ceza olmadığını düşünmüşlerdi."
1939 yılı ilkbaharında Albert Camus işte bu antik efsane üzerine çalışmaya başladı.
İçine doğan ama tam adlandıramadığı ne çok şey vardı, kimbilir!
Sonra...
Savaşın tam ortasında, 1942'de kitap olarak yayımlandı.

Bugünden o günlere dönüp baktığımızda...
Avrupa'da ünlü sanatçılar, yazarlar, filozoflar, siyasetçiler, gazeteciler ne yapıyorlarmış diye sorduğumuzda...
Bulanık bir manzara karşımıza çıkıyor.
1939 sonbaharında yani birkaç ay sonra büyük savaşın patlak vereceğini açık açık hissedip düşünen neredeyse yok...
Gazeteciler kişilere odaklanmaktan öylesine yorgun düşmüşler ki, tetiğin düşmek üzere olduğunu fark etmiyorlar...
Hatta bir "uyuşmuşluk" hâlinden bile söz edilebilir.
Avusturyalı yazar, şair ve gazeteci Joseph Roth gibileri tek tük...
1933'te Hitler iktidara geldiğinde ülkesini terk eden Roth, 1939 ilkbaharında arkadaşı Stefan Zweig'a şöyle yazıyor: "Her şey yeni bir savaşa doğru sürükleniyor. Boş hayallere kapılmayın, kıyamet kopmak üzere..."

Bugünlerde de medyada ve eş dost sohbetlerinde 3. Dünya Savaşı konuşuluyor ya...
O yüzden bunları hatırladım...
Bir de gayet rasyonel biçimde "Öyle şeyler olmaz abi, egemenler