Kalabalık içinde yalnızlık meselesi

Fotoğraflarımızı çekip çekip oraya buraya serpiştiriyoruz ya...
Sosyal medya "düzeltilmiş" fotoğrafımızla dolu...
Ama sonuçta ne oluyor
Sanki bizler de adım adım fotoğraflara dönüşüyoruz.
Fotoğraflarımız gibi demiyorum, bakın, dikkatinizi çekerim, o kadar disiplin, o kadar filtre düz hayatta yorucu geliyor çünkü...
Ama giderek fotoğraf gibiyiz.
Yani hoş ama arkası boş...
Canı yok, kanı yok, hikâyesi aldatan bir görüntü gibiyiz...

Biliyorum...
Abartma diyorsunuz şu an, işe gitmiyor muyuz, sevmiyor muyuz, çoluk çocuğa karışmıyor muyuz
Abartıyorum elbette...
Netliği ayarlanmış bir fotoğraf gibi işe gittiğinizi, severken filtreli sevdiğinizi, hakiki "benliğinizi" gitgide soldurduğunuzu anlatabilmek için abartıyorum...

Hay Allah!
Esas bundan değil, "kalabalık yalnızlık" deyiminden söz açmak istiyorum.
Ama zaten hepsi iç içe...
Yılbaşında TDK açıklamıştı hani; bir milyon kişinin katıldığı bir halk oylamasında "kalabalık yalnızlık" geçen yılın deyimi seçilmişti.
İlk duyduğumda "Ne oluyoruz yahu" demiştim; "kalabalık içindeki yalnızlığımızı yeni mi fark etmişiz" Şimdi ise "Ne olacak yani, nihayetinde sıkı fıkı iki kişi yan yana geldiğimizde bile yalnızız" demek geliyor içimden...
Diyorlar ki, günümüz insanı sosyal medya ortamında öyle bir hâle gelmiş ki, onca takipçi, onca beğeni, onca iletişim onun yalnızlık hissini ortadan kaldıramıyor, hatta yoğunlaşmasına yol açıyormuş...
Kızmayın ama fazla