İçine limon sıkılmış yazı
Sabahları erkenden balkona çıkıp bir aydır tomurcuklanıp duran limona bakıyorum.
Saksıdaki toprağın suyu az mı, çok mu
Çiçeğe dönenler kaç tane
Bu sefer o çiçekler limon yapar mı
Sorular, kalp çarpıntıları, umutlar...
Gözüme nasıl da güzel görünüyor o küçük gövde...
İki yıl önce alıp balkona kondurduğum boyda hâlâ...
Sadece daha yapraklı, daha cilveli; bunu dallarının ucundaki tomurcuklara bakarak söylüyorum elbette...
Sonra elimde kahvem, limonun dibindeki sandalyeye oturup telefonuma bakarken dünyam kararıveriyor.
Bu dünyaya bu kadar ışık fazla bile...
İnsan şu haberle, şu satırlarla nasıl hesaplaşabilir mesela
Soluduğu hava bile boğazında düğümlenmez mi
"Gazze'de aç çocuklar kuş yemi, topraktan kopardıkları ebegümeci ve tok tutsun diye kabuklarıyla birlikte limon yiyorlar." Gazze'nin narenciye bahçelerinin eşi benzeri yok diye anlatırdı Filistinli arkadaşlarım...
Hele Han Yunus çevresi...
Şimdi toz toprak altında hepsi...
Limon bahsini burada kapatmalıyım artık...
Çok güzel bir şey...
Uymuyor şu çirkin günlere...
İyi de ben neden bu kadar seviyorum limonu
Tadını mı
Tamam, ekşi olan ne varsa aram iyi olmuştur ama o kadar da değil.
Peki limon görünce çocuk gibi heyecanlanışım neden
Neden bir kâseye koyulmuş üç limon, gökyüzünden güneşi yanıma indirip koymuşum duygusu veriyor.
Galiba yıllar önce de yazdığım gibi işin aslı şu:
Limon demek rahmetli ninem demek benim içim...