Hınç

İnandığımız gibi yaşamak yerine yan gelip yatmaya son versek mi artık...
Kendimizi atalarımız gibi sanmaktan ve geçmişi bugünün üzerine serip altındaki dağınıklığı saklamaya çalışmaktan vazgeçsek mi

***

Hele hele...
Büyük sözler söyleyince büyük olacağımızı düşünme yanılgımız yok mu, o bitiriyor bizi...
En fazla büyükleniyoruz çünkü...
Kime
Hep birbirimize...
Sessiz kalana, edebini koruyana, başına iş almak istemeyene boş boş büyükleniyoruz...
Bazen berbat bir şiddete çıkıyor bu yol, çoğu zaman gündelik hayatımıza "güldür güldür" havası katıyor.
Büyüklenip durmak bizi çocuk heveslerden, ergen işi kırgınlıklardan kurtaramıyor.
İçimizde biriken "hıncı" terbiye etmiyor.

***

Anlasak artık, diyorum.
Lacivert sözlere değil yahu, güzel eylemlere muhtacız.
Sevgi sandığımız şey boğazımıza kadar ama saygıya açız...

***

Evirip çevirmeyeceğim lafımı...
Süsleyip püslemeyeceğim...
Olay şu...
Uzun ömrümde içinde "hınç" duygusunun, "kırgınlığa dayalı şiddetin" ve onun ikiz kardeşi "birikmiş kin"e dayalı öfkenin sosyal ortamları böylesine esir aldığını görmemiştim...

***

Hınç...
Arabasından atlayıp başka arabaları tekmeleyenlerden; bir ürünün fiyatını sordu da almadan dışarı çıktı diye dükkanından fırlayıp müşterisinin boğazını sıkmaya kalkışan esnaflardan başlayıp milyon dolarlık avukatların cinayeti andıracak kadar sert frekansta küfürleşmelerine kadar uzanıyor...