Haftanın notları: Zor zamanlar

Nasıl bir hayat bekliyor bizi
Cevap aramak için hâlâ gözlerimizi dikmiş otomobillere, binalara, silahlara bakıyoruz...
Geçen yüzyıldan kalma bir dikkat bu, demode artık...
Küreselci merkez ve yeni mühendislik çalışmaları ise insan bedeni ve zihnini dönüştürmek üzerine odaklandı.
Yani asıl soru şu: İnsan, insan kalacak mı
Bundan haberdar mıyız
Hayır! Bugün, yangın yeri çünkü...
Bizi bugünümüzle meşgul ediyorlar; daha çok meşgul edecekler.

Romain Gary, Fransa'nın en ünlü edebiyat ödülü Goncourt'u hem kendisi olarak hem de sahte kimliğiyle yazdığı romanlarla iki kez kazanmıştı...
Öteki adı Emile Ajar'dı...
Hani o şahane "Yalan Roman"ı bu sahte kimliğiyle yazıp yayınlatmıştı.
Kitabın bir yerinde şöyle yazıyordu: "Nefret ettiğim bir şey varsa, o da yalandır. Aşırı derecede dürüst olur yalanlar."

Mitomani arttıkça artıyor...
Toplumda gayet konforlu makamlara uzanabilmiş insanlar bile hayat hikâyelerini yalanlarla bezemekten kendilerini alamıyorlar...
Neredeyse sarhoşları andıran bir inatçılıkla herkes birbirine yalan söylüyor.
Ne için peki
Biraz daha sevilmek için...
Biraz daha ilgi çekmek, bir parça olsun beğenilmek, azıcık etrafı çatlatmak için...
Ve asıl gözden kaçan şey şu ki, bu yalanlar en çok "kendini sevebilmek" için söyleniyor...
Sosyal medya da az gazcı değil hani...
Yalandan hikâyeleri süsleyip püslemede sosyal medyanın üzerine yok!