Haftanın notları: Yaşanmamış anların hatıraları

Ülkemizin en mutlu, en paralı, en moralli, en rahat, en zengin "sınıf"ı kalktı, açıklama yaptı yine...
Rahatsızlarmış...
Bu rahatsızlık halkı ilgilendirmiyor; sorsanız, her şeyi anlıyorlar ama bu en önemli noktayı hiç anlamıyorlar.

Geçenlerde Ezgi Akgül yazmıştı, not almışım:
"Başkalarının mecburen katlandığı, idare etmek zorunda kaldığı, sırf hatır için sustuğu ve sorun çıkarır diye çekindiği biri olmak, bir insanın başına gelebilecek en kötü şeylerden biri olmalı..."
Çok haklı.
Ama işin en fena yanı ne, biliyor musunuz
Bu kişiler etraflarına verdikleri rahatsızlığı çok büyük bir sarsıntı yaşayıncaya kadar fark etmiyorlar.

Herkes sevilmek ister
Ama nasıl
Hep mızmızlanarak...
Veya art arda talepler sıralayarak...
Ya da o bitmez tükenmez "Beni sevmezsen fena olursun" anlamına gelen duygusal şantajlarla gerçekten sevilmemiz mümkün mü
"Seviyorum, o halde sevilmeliyim" ısrarı var bir de...
Hepsi imkânsız çaba...

İnsan kaç yaşında olursa olsun, "Nereden geldim, nereye gidiyorum" sorularına ruhen uzaksa...
"Güzel fotoğraf verir" gibi yaşamaktan ötesini bilmiyorsa...
Gerçekten sevilebilir mi

Birbirimizle iletişimin en kritik ve arızalı noktası...
Birbirimize söylediklerimiz, ne söylemek istediklerimizi, ne de söylememiz gerekenleri içeriyor.