Haftanın notları: Parıltılı güzelliklerin içi

Hayatımız rol oldu...
Eh, sahnede gibiyiz ya, tersi söz konusu olamazdı zaten.
Tek sorun birbirimizde hâlâ "içtenlik" aramamız...
Nasıl olabilir ki Sahnede içtenlik gülünç bir durum, tökezlemek gibi, repliğini unutmak gibi, peruğunu düşürmek gibi bir şey...

Konuşurken "Bak, içtenlikle söylüyorum" diyenler var...
TV sunucusu düzgünlüğünde...
Sonra bakıyorsun, bir "iç"i yok ki, içtenliği olsun...

Hah! Nihayet beklediğim bilimsel araştırmalar Batı literatüründe yayınlanmaya başladı. Birinin adı şöyle: "Obsession with healthy foods can lead addiction and ilness Sağlıklı besin takıntısı bağımlılık ve hastalığa yol açıyor."
Her takıntı bağımlılıkla sonuçlanabilir; işin bu yanı anlaşılır.
Fakat insan kuşkulanıyor; dev gıda kartelleri, bilim çevrelerini "Milyonlarca insan için paketli ve işlemden geçirilmiş sağlıksız gıdalar üretiyoruz; bu tekere çomak sokmayın!" diye uyarmış olabilir mi
Bilim dediğiniz, onların bilimi...

Bir markette dolanıyorum.
Bütün problemli yiyeceklerin ambalajları şahane...
Özellikle çocukların bu cazibeye dayanabilmesi imkânsız...
Manzara yetişkinlerin ilişkilerini andırıyor.
Parıltılı güzelliklerin içinde ciddi bir karanlık saklanıyor...

Bir ankette gençlere "En sevdiğiniz sokak atıştırmalığı hangisi" diye sorulmuş...