Haftanın Notları: Bizi 'hasta' eden atmosfer

Tamam! Sosyal medyasız olmaz.
Yapamayız...
Geçti Bor'un pazarı; zaten eşek falan da kalmadı...
Hiç değilse nasıl bir yerde olduğumuzu bilelim!
Sosyal medya ya uyutuyor ya da kaygılarımızı, korkularımızı, haset ve nefret gibi en aşağı duygularımız uyandırıyor...
Sosyal medyada geçirdiğimiz vakit bizi "hasta" eden bir enformasyon ve manipülasyon rüzgârına dönüşüyor...
Peki rastgele mi oluşuyor bu atmosfer
Kritik nokta burası...
Artık eminim; çok planlı, kurgulanmış ve maksatlı bir zihin saldırısına maruz kalıyoruz.

Sosyal medyaya geleneksel medya da ayak uydurunca HİPNOZ büyüyor.
Nasıl mı
Bir noktaya çok odaklanmak, bakmamız gereken pek çok noktaya körleşmektir; hem aşırı odaklanma hem de kaotik gevezelik giderek hipnoza dönüşür...
Mesela...
Ayşenur Ezgi Eygi'yi uzun uzun konuşmalıydık; konuşamadık; hatta üzüntümüz boğazımızda düğümlendi kaldı...
Onu başından vurduğunda sevinç çığlıkları atan keskin nişancı siyonist katil buna da seviniyordur.

Acil gündeme dair sorum şu: Ne zaman siyonizm propagandası yapmak suç kapsamına alınacak

"Sadece ve durmaksızın tartışacak kadar sersemleşmiş insanlar"dan söz etmişti Elias Canetti.
Bu tanım artık olup biteni tarif etmeye yetmiyor.
Sadece ve durmaksızın tartışacak kadar manyaklaşmış insanlar demek gerek...