Haftanın notları: Bilgisayar oyununda değiliz

İkide bir "Griler de var" demeyi bırakın deyip durmaktan dilimde tüy bitti.
Önce ak olana ak, kara olana kara deyin; kötülüğü gördüğünüz yerde tanıyın; bu bilgiyi kaybetmeyin diye dövündüm durdum...
Kötülüğün insani(!) arıza, şiddetin makul politika, psikopatlığın "elbet bir gün tedavi edilebilir bir hastalık" haline getirilmesinin nasıl bir felaket olduğunu anlıyor muyuz

Savaşlar bir televizyon dizisini andırmaya başladığında; durmadan ve zevkle öldürmek bir bilgisayar oyunu gibi göründüğünde...
Uyanamadık.
İyi ile kötü; merhamet ile zulüm arasındaki ayrım bulanıklaştı.
Ahlaki ayrım çizgileri sertliğini kaybetti, belirsizleşti.
O yüzden Baudrillard sormuştu:
"Postmodern toplumlarda kötülük nereye kayboldu" "Kötülüğü dile getirmeyi ve gelecek kuşaklara aktarmayı bilmiyoruz, bu her şeyden daha kötü" diyordu...
Haklıydı.
Çekildiği kuytuda kötülüğü cesaretlendirdik.
Şimdi geri dönüyor.
Ve biz onun hakkında artık fena halde cahiliz.

Ninelerimizin bizi "Aman bu düpedüz kötülüktür, sakının evlatlarım!" diye uyardığı nice şey şimdi "hastalık", hatta bazen bir "insan hakkı" olarak tanımlanıyor. Şeytan da zaten artık bir Hollywood kahramanı...
E olmuyor işte o zaman!

Hayır! Bir psikopat, iyi bir insanı