Görmezden gele gele...

Zamanında fark etmezsen, fark ettiğinde çok geç oluyor.
Zalimi kışkırtan abilerini erkenden görmez ve önlem almazsan, gün geliyor, "suç ittifakı" baş edilemeyecek kadar güçleniyor...

Katliam 16 Eylül 1982 Perşembe günü gerçekleşmişti...
Dönemin tanınmış Fransız yazarı Jean Genet, Lübnan'daki Sabra ve Şatilla adlı Filistin kamplarına katliamdan üç gün sonra ulaşabilmiş ve gördükleri karşısında şok geçirmişti.
"Kızılhaç buldozerleriyle birlikte kampa girdiğimde cesetler kaldırılmamıştı.
Kurşunlar değil, baltalarla masum insanların kafaları parçalanmıştı; ayaklarına bağlanan iplerle sürüklenmiş yüzlerce ceset vardı. Kimi zaman ölü bir çocuk bile sokağı tıkayabilir. Gördüm çünkü. Sokaklar öyle dar, ölüler o kadar çok ki..." diye yazmıştı Genet.
Sonra da şu notu düşmüştü: "İsrail'in suçlamalardan sıyrılması çok kolay olacak. Avrupa'daki bütün gazetecileri onları masum göstermeye çabalıyor zaten; perşembeyi cumaya, cumayı cumartesiye bağlayan gecelerde Şatilla'da İbranice konuşulduğunu hiçbiri söylemeyecektir."

Nitekim öyle oldu...
Katliamı Lübnanlı Falanjist milislere yüklediler.
Onları yönlendiren ve yöneten İsrail Savunma Bakanı Ariel Şaron'u Avrupa medyası birkaç hafta içinde zihinlerden siliverdi.
Simone de Beauvoir gibi biri bile "İsrail tamamen suçsuz değil ama onları asıl fail olarak görmek antisemitizmin ürünüdür" gibi saçma sapan laflar etmişti.
Sonuç..
Lübnan'da mülteci olarak yaşayan binlerce Filistinli erkek, kadın, çocuk katledildikleriyle kaldılar.