Geçip giden hayatımızın yazarıydı
"Bugün kıyma aldım, yedi buçuk liralık. Havalar da soğudu iyiden iyiye, kıymalı yumurta yetmiyor insana öğle yemeklerinde."
Bu satırları ilk okuduğumda sanırım 14 yaşında falandım.
Nedense anlatının kahramanı genç kızla aynı yaşlarda olduğumu düşünmüştüm...
Okurken sanki ortalık kıymalı yumurta kokmuştu; hiç sevmezdim üstelik...
Bu satırların bulunduğu kitap Kadıköy'de "French Amerikan Kitabevi"nin tezgâhında karşıma çıkmıştı ve benim gibi yalnız bir yeniyetme için adı baş döndürücüydü: "Cumartesi Yalnızlığı."
Kitap defalarca kayboldu, gittim baştan aldım. Şimdi de yok kütüphanemde ama PDF dosyamda duruyor.
Anlatılan hikâyeden artık toplum olarak çok uzağız ama ara ara açıp bazı paragraflarındaki "berraklığı" hayranlıkla okuyorum...
Biliyorsunuz, yakın dönem Türk edebiyatının en özgün yazarlarından biri olan Selim İleri'yi uğurladık geçen hafta...
Allah rahmetiyle muamele eylesin!
İleri'nin vefat haberini alınca onun ilk kitabı ve benim onu ilk tanıyışım olan "Cumartesi Yalnızlığı"nı hatırlayıverdim.
Bazı kitaplarının adları öyle sarsar, öyle sarıp sarmalardı ki, okumaya başlamanız için epey bir zaman geçerdi.
İlkyazdı, hangi yıl hatırlamıyorum...
Sevdiğim kadınla Cunda Taş Kahve'de oturmuş çaylarımızı içiyorduk.
Aşkımız fena halde tökezliyordu, dokunuşlarımız tedirgindi, anlatacaklarımız birer birer tükeniyordu, birbirimizden çok etrafa bakıyorduk.
Yağmur da çiselemeye başlamıştı.
Biraz kitap mı okusak, diye geçti içimden...
Gelirken mola yerinden aldığım Selim İleri'nin kitabını çantamdan çıkardım...
"Bu Yaz, Ayrılığın İlk Yazı Olacak."
Ah! Kapağına şöyle bir bakıp çantaya geri attım.