Düşüş

Altını çizmişim...
Yeni yetmeliğimdeki ilk okuyuşumda da çizmiş miydim acaba
Varlık Yayınları cep serisinden o kitabı elimden çıkardığıma üzüldüm şimdi. Ama yaprakları sararmış, dağılmış hâlini hatırlıyorum.
Bu elimdeki kitap da çok eski baskı...
Bahsettiğim satır şu:
"Duygularımızı yalnız ölümün uyandırdığına dikkat ettiniz mi Bizden yeni ayrılmış dostlarımızı ne kadar severiz, değil mi Artık hiç konuşmaz olmuş hocalarımıza ne kadar hayranızdır."

Albert Camus'nun "Düşüş"ünden söz ediyorum...
Gençliğimde elimden düşürmediğim anlatı...
Romanın kahramanı gibi yalnızdım, kitabı cebime koyar, Kalamış sahilinde dolanır, Köhne'ye oturur (bugün yerinde asfalt yol ve marina var) ve rastgele sayfalarını açıp okurdum.
Bize niye anlatıyorsun bunları, diyorsunuzdur, haklı olarak.
Rastlantı gibi gözüken basit olayların bir tür eylem işareti olduğuna inanmışımdır hep.
Yıllardır oturmakta olduğum evle bağlarım her gün biraz daha soluyor. Eşyalarımla da, kitaplığımla da aram açılıyor. Geçen gün kitaplığı ayıklamak için karıştırırken, varlığını çoktan unuttuğum bu kitap neredeyse kafama düştü. "Düşüş" yani...
Romanın kahramanı gibi gevezelik ediyorum işte, aldırmayın!

Amsterdam'da bir barda yakaladığına kendini anlatan, bir zamanlar Paris'te avukatlık yapmış yapayalnız bir adamdır kahramanımız...
"Doğruluk duygusu ve haklı olmanın verdiği doyum"a yaslanarak geçmiş yıllarını onu dinleyenlere boca eden ve alabildiğine umutsuz, karamsar ama seçimlerine başından sonuna inanan biri...
Oturdum, okudum bir daha..
Topu topu 70 küsur sayfa...