Çok ciddi bir mesele
Öfkeleniyoruz, üzülüyoruz...
Ama ne faydası var!
Kendi ülkenizin insanını; çocuğunuzun öğretmeni mesela, iş arkadaşınız, oturduğunuz sitede her gün karşılaşıp güler yüzle selamlaştıklarınız nasıl bu kadar "kötücül" olabiliyor, diye düşünüp üzülmez mi insan (Kötücül dedim, çok severler bu kelimeyi, biz "kötü" deriz dümdüz.)
Suriye'den göç edenlere söylemediklerini bırakmadılar, şimdi aynı insanlar geri dönüyor ve acımasızca hakaretlerini sürdürüyorlar.
Bir tanesi sırıtkan emojiler koyarak "Bak sen, yürüyerek geldiler, arabayla gidiyorlar tatile, dönerler" yazmış Instagram'ına...
Aynı şeyleri Didim'e yerleşen emekli İngilizlere, Antalya'daki Rus ve Ukraynalılara söylemediklerine göre bu sosyal kesimin derdinin aslında Suriye, şu bu olmadığı açık...
Düşmanlar...
Müslümanlara düşmanlar...
Ve asıl önemlisi kahroluyorlar...
Bu coğrafyada doğduklarına kahroluyorlar.
Nasıl umarsız bir hastalık, düşünün...
Ve bu hastalık bulaşıcı olabilir, bu noktayı da ihmal etmeyin...
Çocuklarınızı koruyun!
Hadi iki, üç diploması ve kıytırıktan sosyal kimliği var diye "dünyayı ben yarattım havaları"na giren ama pek sıradan insanların ırkçılığını anladım, diyelim...
Veya memleketin iktisadi çıkmazlarında boğulmuş gençlerin çektiklerinin acısını sığınmacılara küfrederek çıkartacaklarını sanmalarını da anlarım bir dereceye kadar...
Siyasetçilere ne diyeyim
Mansur Yavaş'ın hâli mesela...
Alaycı biçimde gülerek "Esad'ın zulmünü bahane ediyorlardı, o bahane kalmadığına göre, gitsinler" diyor...
Pes...