İlkokul çocuğu henüz...
Küçücük...
Spor ayakkabılarıma bakıyor; "Güzelmiş" diyor, biraz duraksadıktan sonra soruyor: "Gerçek mi, çakma mı"
Oho, diyorum, henüz çakmalarla tanışmak zorunda kalmadığımız yıllardan kalma, bayağı eski bu ayakkabılarım...
Bir kedi gibi bakışını gözlerime dikiyor ve merak ediyor; doğru mu söylüyorum acaba Sonra başını eğip gülerek mırıldanıyor: "Eskiyince böyle renkleri daha güzelleşiyor, değil mi"
Çocuklar, ergenler, yetişkinler, işadamları, tam kestiremediği bir süre için işsiz adamlar, ev kadınları, çalışan kadınlar; gençler, ebeveynler...
Sosyal ve biyolojik konumu ne olursa olsun...
Taşra, metropol, şu ülke, bu ülke fark etmiyor...
Herkes aynı "işaretler" üzerinden iletişim kuruyor.
Aynı tüketim hazlarına odaklandırılıyor...
Aynı hedefler üzerinden hayallere dalıyor...
Global sarhoşluk, diyorum buna...
Zihinlerimiz böyle bulanıyor ve sonra nerede yaşadığımızı, nasıl yaşadığımızı unutuyoruz.
Korkarım ki...
Dijital teknoloji pek yakında yekpare ve rızaya dayalı bir unutkanlık oluşturacak.
30-40 yıl içinde orta sınıflar eriyecek ve fark "teknolojik ve finansal derebeyleri" ile "serf"ler arasındaki farka dönüşecek...
Tabii şimdi diyeceksiniz ki...
Bir büyük savaş her şeyi değiştirir.
Haklısınız; sistem önce bunu deneyecek gibi görünüyor.
Kitleler vergini yatırdın mı, faturanı ödedin mi, statün nasıl, keyfin yerinde mi sorularıyla meşgul edilirken...
Başını çevirip yaklaşan savaşa