Arka taraftaki zeytinliklerden tatlı bir rüzgar kopup geliyor...
Yavaş yavaş gümüşlenen denizin üzerine usulca dokunup geçecek...
Varla yok arası bir dalga...
Tekneler ürpermiş gibi hafifçe sallanıyorlar.
***
Kim bilir kaçıncı kez...Kim bilir hangi yaşımdan beri böyle manzaralar karşısında aynı cümleyi tekrarlıyorum:
Dünya güzel, biz çirkin...
***
Biraz ileride kıyıya portatif sandalyeleriyle gelmiş yerliler ve emekliler var.Şimdi onların mevsimi başladı;
Eylül veda edinceye kadar kıyıda oturup dünya meselelerini konuşacaklar.
Kulaklarımı kapatıyorum...
Cep telefonum sabahtan beri hiç durmuyor zaten...
Sosyal medya mesajları, arkadaşlarımın aramaları, meslektaşlarımdan akan haberler...
Yine de kararlıyım...
Sakin bir kıyı kasabasında denize uzun uzun bakıp gördüklerimi içime çekerek ve şükür ki, ilahi bir bağış saydığım geçen yazın henüz çok sıcak ve çok güzel hatıralarını tekrar çağırarak, yani çok kişisel bir ayin havasında sonbahara giriş yapıyorum...
***
Dünya ve hepimiz için öyle mi yaBeş yılda olacak şeyler beş haftada oluyor artık.
Biliyorum...
Sonbahar çok sarsıntılı geçecek.
***
Ben kıyıda durmuş...Bulut mu olsam, balık mı derken...
X'te yorumlar, tezler haberler birikiyor.
Instagram artık "yalan dünya" havalarıyla idare edemiyor;
Youtube'da atıp tutmalar hiç durmadan devam ediyor.
Hayır! Kendimle baş başa kalmakta inat ediyorum.