Başı böyle olunca, sonu...

"Araplarla Yahudilerin ihtiraslarına esir oldukları olayların anahtarı kodaman devletlerin elinde. Dava mutlaka kodamanların dilediği gibi çözülecektir..."
Zamanın Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı Nadir Nadi'nin İsrail'in kuruluşundan yaklaşık bir hafta sonra yazdığı makaleden bu satırlar...
Tanıdık geldi değil mi
Malum uzak bakış, steril yaklaşım, gerçeğe temas etmeyen sözde tarafsızlık...
Durup dururken bir siyonist devlet kuruluyor; Arapların isyanına "ihtiraslara esir olmak" diye bakmak ne yahu!
Ha, şu doğru tabii...
Kodamanlar ne diliyorsa, öyle oldu.

Bir süredir Ortadoğu'nun ortasına bir siyonist devletin kondurulma tarihinin detaylarına göz gezdiriyorum.
O sırada Türkiye'nin takındığı tavırlara da...
Diyeceksiniz ki...
Ne gerek var
Olan olmuş, bugün olana bak...
Fakat geçmişi dikkatli biçimde değerlendirmek gelecekte benzer hatalar yapmamak için bir imkân değil mi
Bazen durup kendi kendinize şu minvalde söylenmiyor musunuz
2. Dünya Savaşı'nın hemen ertesinde Ortadoğu'nun ortasına; Filistin'in içine bir İsrail yerleştirilmeseydi, bunca dert, bunca bela, bunca acı yaşanır mıydı

Uzun hikâye ama üzerinde durmaya değer detaylar var.
Mesela zamanın medyası pek ilginç...
İsrail'in kuruluşundan iki gün sonra yine Cumhuriyet Gazetesi'nde Abidin Daver, İsrail'i tanıyan ilk devlet olan ABD'yi "Her gün fikir değiştiren, ne istediğini