'Anlayamıyorum ki...'
"Biz buyuz" diyor...
Kırgın...
Söylediğinden de hiç memnun değil...
Çünkü "biz" dediğinin uzandığı alan o kadar geniş ki...
Memleketini, insanını nasıl sevdiğini biliyorum.
Uzun bir süredir tekerlekli sandalye yardımına ihtiyaç duyan dostum sonunda kendini tutamayıp kelimelere döküyor yaşadığını:
"Beni bir hastanenin 8 kişilik asansöründen attılar...
Niye
Çünkü arabam ağırlık yapıyormuş, asansörün çalışmasını engellemiş...
İki kişi binmekten vazgeçip beklemeyi tercih etmedi ama gönül rahatlığıyla beni çıkardılar.
Şu ülkede bin türlü güzellik yaşadım ama bu da biziz işte!"
Ağzımız şaşkınlıktan bir karış açık biçimde onu dinlerken, hafif dalgacı biçimde ekliyor: "Bir ara herkes kalp işareti yapıyordu. Sonra ne oldu anlamıyorum ki..."
Dünkü yazımı okuyan bir ahbabım mesaj attı: "Nankörlük nasıl bir şeydir şimdi tam kafama dank etti. Yazında 'yarın kaybı' dediğin şey... Yarın hiç gelmeyecekmiş gibi hem tabiatı, hem insanları, hem eşyaları kırıp dökmek yani...
Etrafı ve kalplerimizi çöplüğe çevirdik, buna da 'anı yaşamak' diyoruz be yahu! Pes!"
Bir başka ahbabım tatil rutinini anlatıyor:
"Denize varmam en fazla 10 dakika...
Ama çöp toplamaktan kıyıya ancak yarım saatte varabiliyorum...
Kim mi bırakıyor bu çöpleri
Ben misafirim orada, on gün kalıp gideceğim.
Fakat gittiğim kasabanın yerlileri deniz kenarına belli günlerde piknik için gelip arkalarında çöp dağları bırakarak evlerine dönüyorlar...
Anlayamıyorum."