İman etmek, geçmiş günahları temizler

Cebrail aleyhisselam geldi ve; "Ya Resûlallah! Allahü teâlâ, Müslüman olanların cahiliyet devrindeki günahlarını affetti" buyurdu. Eshab-ı kiramdan Dıhye-i Kelbî "radıyallahu anh", iman etmeden önce zengin bir Arap melikiydi. Gâyet zengin, yakışıklı, beyaz ve güzeldi. Peygamber Efendimiz, Onun Müslüman olmasını çok arzu ederdi. Zira mevkii, itibarı ile etrafında ona bağlı yedi yüzden fazla kişi vardı. Onların da İslamiyet ile şereflenmeleri kendisine bağlıydı. Cebrâil aleyhisselâm, Kur'ân-ı kerimi Peygamber aleyhisselâma getirirken ekseriyâ insan şeklinde gelirdi. Çoğu kere de, Sahâbe arasında, Dıhye ismindeki genç şeklinde gelirdi... Bu Dıhye ilk zamanlar îmana gelmemişti. Şam'a gider, orada ticâret yapar, çok para kazanırdı. Döndüğünde, Peygamber aleyhisselâma hediyeler getirir, Efendimiz de onun hediyelerini kabul ederdi. Ve kendisine; (Ey Dıhye! Yakışıklısın ve gençsin. Güzelsin ve zenginsin. Yazık değil mi Öldükten sonra Cehenneme gideceksin) derdi ve ardından da (Bir kerrecik 'Lâ ilâhe illâllah Muhammedün Resûlullah' söyle ve Cehennemden kurtul) buyururdu Dıhye, Efendimizi hakîkaten sever, onu kırmak da istemezdi ve "bir düşüneyim, o da olur" gibi, tatlı sözlerle idare ederdi... Bir gün, Efendimizin yanına gelmiş ve yine birçok hediyeler getirmişti. O ara, Efendimize dedi ki: "Yâ Resûlallah, yüzlerce defa Şam'a gittim, birçok papazlarla konuştum. Dikkat ettim, papazların sözleri birbirini tutmuyor. Aynı adam, başka zamanlarda başka türlü konuşuyor. Dikkat ettim, senin hiçbir sözün, hiçbir sözünü bozmuyor. Hep iyilikten, hep faydalı şeylerden bahsediyorsun. Ben anladım ki, sen Allah'ın peygamberisin. Ve ben Müslüman olmak istiyorum" dedi... Dıhye-i Kelbî Müslüman olmak isteyince, Cenab-ı Hak, Resûl-i Ekrem'e bir sabah namazından sonra vahyederek, "Dıhye'nin