İki cevher: Lafçı ve Diker

İman insanı insan ediyor belki de sultan ediyor. Başka neler yapmıyor ki insanı

Sabırlı, tevekküllü, kadere inanan, teslim ve rıza ferahını tadan kıymetli bir cevher hâline getiriyor. Aciz ve zayıf cismin çok ötesinde imanla kuvvetlenmiş sağlam bir ruhun karşımızda bulunduğunu hissettiriyor. Korku, endişe, karamsarlık, kaygından uzak ölümü bir mekân değişikliği olarak gören insanların en düşkün hallerinde bile vakarlı dik duruşunu izlemek ne büyük bir tefekkürdür. Gidiyorsak Âdem babamızın vatan-ı aslîsine dönüyoruz, gidiyorsak sahibi hakikînin huzuruna gidiyoruz inancı ile ölümü bir ders-i ibret olarak bize seyrettiren insanlar. Şikâyetten uzak sadece şükürle geçirilen şiddetli hastalık vaziyetlerinin ardından hakiki hayat yurdu olan ahirete geçiş yapan ve oraya lâyık olduklarını dünya hayatındaki yaşantıları ile gösteren insanlar.

Dünyaya ait son zamanlarını son vakitlerini bile Risale-i Nur medresesinde iman derslerine muhatap olarak geçirmeye çalışarak ahiretine nurlar gönderme telaşında olan sâfî kalp ve tahkikî iman sahibi insanlar. Dünyadan nasibini kesildiğini anlayınca kalan her dakikayı ahiret hesabına değerlendirmeye çalışan ve hakiki kazancın sadece ahiret kazancı olduğunu bilen Cennete lâyık insanlar. Anlayan ve görebilen için dünyadan ahirete -hastalık sıkıntılarının bütün ağırlığına rağmen- nasıl rahat geçildiğini bizzat ölümleri ile gösteren insanlar.