Düne kadar turpun büyüğünü Ekrem İmamoğlu zannediyorduk...
Cumhurbaşkanı Erdoğan dünkü grup toplantısında "Heybedeki büyük turplar henüz dökülmedi." deyince yeni bir dalgayla karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyor.
Vallahi insanın hafsalası alamıyor.
Ortaya dökülen rezaletler, yolsuzluklar, rüşvet ağları, diplomalı sahtekârlıklar...
Bundan daha da ötesi ne olabilir ki, derken...
Cumhurbaşkanı'nın açıklamalarından kirli paylaşım düzenine ilişkin ifşaatların, itirafların devam ettiğini öğrendik.
Kaç gündür bu pisliğin içindekiler pişkin pişkin millete parmak sallıyorlardı oysa.
Batı'ya da şikayet ettiler her zamanki gibi ülkeyi.
Lümpen güruh, sokakları ateşe verdi, baltayla, asitle, molotofla polise saldırdı, cami duvarına bevletti.
Yankı odasındaki efsunluların çıkardığı gürültüden hareketle foncu medya da büyük bir zafer söylevi çıkaracaklardı ki...
Cumhurbaşkanı Erdoğan onlara da one minute çekti ve...
"Bunlar daha küçük turplar, asıl büyüğü ortaya çıktığında yüzlerine bakacak halleri kalmayacak." dedi.
MİTOMANİ Mİ KLOPTAMANİ Mİ
Ekrem İmamoğlu'nun sahte okul hayatı ifşa edildiği günden beri ülke içine yoğunlaştık.
Gündeme yetişmek ne mümkün.
Bir de sorun CHP ise, dediğim gibi insan gerçekten şaşırıyor.
Kelimeler, kavramlar birbirine giriyor.
Bir önceki yazımda "yalan ağzında yuva yapmış" deyiminin karşılığı diyebileceğim "mitomani" yerine sehven "klaptomani" kavramını kullanmışım. İnsan kendi yazısını bazen göremiyor işte. Ama söz konusu İmamoğlu olunca söz yerini bulmadı desem yalan olur.
Yine de özrümü kabul edin.
GENÇLERİ SAPKIN AĞDAN KURTARMALIYIZ...
Dedim ya, milletin verilerini emperyalistlere pazarlayan İmamoğlu'ndan devrim önderi çıkaran CHP söz konusu olunca insan gerçekten nereden tutacağını şaşırıyor.
Sokak eşkıyası aşırı solcular farklı mı
Vallahi çok gülüyorum.
Kendi yankı odalarında cehaletin zikrini çekiyorlar.
Ama kurulan bu kirli tezgahtan çıkaracağımız bir ders var...
Yankı odasının propaganda makinesi bir kısım gençleri ciddi anlamda kuşatmış.
Şu küfürcü, cami duvarına bevleden aşağılıkları bir kenara bırakırsak, o ana evlatlarını foncu asalakların zehirlediği ortamdan kurtarmak zorundayız.