Ben, "her fırsatta İran ve muhipleri tarafından zehirlenen bir süreç" olarak değerlendirdiğimi hemen belirteyim.
İkincisi, gerçeklikle bağını bir türlü kuramayan, hatta kurguladıkları sahnede her türlü manipülatif tekniği sergileyerek kitleleri gerçeklikten koparan bir rejimle, akılcı bir ilişkinin kurulamayacağını söyleyeyim.
Bu konuda bir şey daha söylememe izin verin...
Tarihsel bağlamda varlığını komşusuna karşıt olarak konuşlandırmış hatta bunu amentüsünün merkezine oturtmuş İran'ın yaşadığı bölünmüş benliğe dayalı ontolojik krizleri de yönetmenin tarihi Türkiye-İran ilişkisi.
Misal mi
Siz de izlemişsinizdir muhtemelen, geçenlerde İran dini lideri Hamaney'in huzurunda bir meddah ağlamaklı bir şekilde bir mersiye okumuştu.
Meddah, savaş istiyordu, Mescid-i Aksa'da namaz kılmak için kılıçlarını çektiklerini söylüyordu.
Dedik ya bölünmüş benlik ya da ünlü İranlı düşünür Daryush Shayagan'ın ifadesiyle yaralı bilinç böyle bir şey işte.
Sınırlı kapasitesi ve gerçeklikten kopuk, saplantılı teoloji ile şekillendirilmiş stratejisi arasına sıkışıp kalmış bir ülkenin hezeyanları üzerinden fikir yürütmek gerçekten ilginç.
İşte ikiyüzlülük buralarda kendine yer buluyor. Takiyye ve kitman yöntemiyle üretilen siyasette, enselenme korkusuyla kaypaklığa evrilen zihniyete sahip İran.
Kavramları yerli yerine oturtalım...
Mezhep perdeli Pers siyaset teolojisi bugün lime lime dökülüyor.
Suriye topraklarında, Hizbullah ve devrim muhafızlarının stratejisini hayata geçiren vekil örgütler insanları katlederken, toplu mezarlar oluştururken de aynı perdeyi kullanıyorlardı.
Ama dediğim gibi, perde yırtıldı, her şey ayan oldu ve Suriye'de gerçekler galip geldi.
Fakat Hamaney, ayaklanma çağrısı yapıyor bölgede.
Yardım kanalları kalmamış, ama bölge halkını tahrik etmekten geri durmuyor dini liderleri.
Esed kalıntısı Şebbihalara, Suriye'de kaldıkları süre içinde örgütledikleri Nusayri ve Şiiler