Kırılgan tasarım

Bugün sizinle bir kitap hakkında konuşmak istedim... Finansallaşmanın karanlık yüzünü cesurca deşifre eden kitabın adı Kırılgan Tasarım. Kitap, Charles W. Calomiris ve Stephen H. Haber'in ortak çalışması.

Biliyorsunuz, son iki yazıda sistemin kalbine doğru bir yolculuk yapmaya çalıştım. Ama bankalar meselesine hiç değinmedim. İşte Bankacılık Krizleri ve Kredi Kıtlığının Siyasi kökenlerine değinen Kırılgan Tasarım bize bu konuda güçlü veriler sunuyor.

Bankalar, ekonomik sistemin yalnızca bir parçası değil; tarihsel güç dengeleri ve çıkar ilişkilerinin bir yansıması. Calomiris ve Haber'in "Banka Anlaşmaları Oyunu" olarak adlandırdığı bu sistem, bankaların kimlere borç vereceğini, kimlerin finansal sistemde ayakta kalacağını ya da batacağını belirleyen bir mekanizma.

Kitap, bankacılık sistemlerinin nasıl belirli grupların çıkarlarına hizmet edecek şekilde tasarlandığını, bu tasarımın ise toplumun geneline maliyet yüklediğini ayrıntılı örneklerle açıklıyor. Bu noktada, bankalar sadece finansal kurumlar değil, aynı zamanda toplumsal eşitsizliklerin ve güç dinamiklerinin birer aynası haline geliyor.

SAVAŞ BORÇLARININ VE FİNANSALLAŞMANIN TARİHİ

Aslında kitabın başka bir özelliği de bankalar ile savaşlar arasındaki ilişkiyi de deşifre etmesi.

Bu konuda en net örneği İngiltere.

İngiltere, bankaların savaş finansmanındaki rolünü çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. 1694'te kurulan İngiltere Bankası, devletin savaş borçlarını finanse etmek için tasarlanmış bir kurumdu. Yedi Yıl Savaşı ve Napolyon Savaşları gibi büyük çatışmalar, devletin borç ihtiyacını katlanarak artırdı. Bankalar, tahvil ihracı yoluyla bu borçları üretirken, aynı zamanda enflasyon ve ekonomik istikrarsızlık gibi yan etkileri de körükledi. Hükümetler, savaşları finanse etmek için bankalara bağımlı hale gelirken, halkın kredi ihtiyaçları genellikle göz ardı edildi.

KRİZLERİN VE EŞİTSİZLİĞİN MİMARI

Finansallaşmanın etkileri, yalnızca İngiltere ile sınırlı değil; kitap, küresel ölçekte bankacılık sistemlerinin farklı yüzlerini inceliyor. ABD'de 2008 finansal krizi, finansallaşmanın en çarpıcı örneklerinden biri. Riskli subprime krediler, "sosyal iyilik" ve ev sahipliğini teşvik kisvesi altında yaygınlaştırıldı, ancak bu krediler finansal sistemi çöküşün eşiğine getirdi. Bankalar, kısa vadeli kâr hırsıyla riskli borçları pompalarken, krizin faturasını toplum ödedi. Buna karşılık, Kanada'da sıkı düzenlemeler, finansallaşmanın yıkıcı etkilerini büyük ölçüde engelledi; bankacılık sistemi daha istikrarlı bir yapı sergiledi.