Joe Biden, popülizmi siyasetin merkezine koyan ve "beyaz mağdurlara" oynayan Donald Trump'ı yenerek başkan seçildiğinde "Amerika geri döndü" demişti.
Bu sözün üzerinden üç buçuk yıl geçti.
Süreç içinde bir taraftan "Amerika merkezli yeniden dünya düzeni yani kurallara dayalı uluslararası sistemin tesisi" söylemleri altında yaşanan kaos operasyonlarına şahitlik ettik, diğer taraftan da Amerikan müesses nizamının iç çekişmelerine.
Şunun altını bir kere daha çizmem gerekiyor...
Amerika'nın geri dönüşü Avrasya merkezli bir stratejinin tekrar devreye sokulması anlamına geliyordu.
Bu strateji, daha önce de yazmıştık, MacKinder'in "Avrasya Dünya Adası" olarak adlandırılan jeopolitik anlayışı üzerine Brzezinski tarafından Rusya'nın kuşatılması üzerine geliştirilmişti.
Brzezinski'nin stratejisi sonraki süreçte, Çin'in de kuşatılması noktasında uygulamaya sokuldu.
O dönem Dışişleri Bakanı olan Biden ile Victoria Nuland'ın Ukrayna'da 2014 yılında gerçekleştirdikleri Maiden darbesi de Brzezinski stratejisinin pratiğe dökülmesiydi.
Artık bugün, Rusya-Ukrayna savaşının asıl başlangıç tarihinin 2014 yılı olduğunu net şekilde biliyoruz.
Niye bu hatırlatmayı yapıyorum
Amerikan merkezli düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi'nin, Ukrayna ile birlikte Türkiye'yi, Rusya korkusu ya da karşıtlığı(!) üzerine şekillenen "Avrupa'nın güvenliğini" sağlama noktasında cephe ülke olarak kodladığı analizi, 2013-2015 yılları arasında ülkemizde baş gösteren olayları hatırlattı.
Gezi Parkı kalkışması, 17-25 Aralık hukuk darbe girişi, Rus uçağının düşürülmesi gibi büyük olayların Ukrayna'daki darbe ile eş güdümlü olarak devreye sokulduğunu bugün daha net okuyabiliyoruz.
Hedef Rusya'ya karşı Türkiye'yi tıpkı Ukrayna gibi cephe ülke haline getirmekti.
Çok şükür hem Türkiye hem Rusya serinkanlı davranarak operasyonu tersyüz ettiler.
Ne var ki, strateji bir süreliğine rafa kaldırıldı sadece.
Bakın Atlantik Konseyi'ndeki analizde neler var:
"Ukrayna ile Türkiye arasında gelişen savunma ortaklığı, Kiev'e Rusya'yı savuşturma mücadelesinde yardımcı oldu ve iki ortağın ekonomisini güçlendirirken Ankara'nın güvenliğini de güçlendirdi. Ancak şimdi bu ortaklığı genişletme ve böylece Karadeniz'in ve genel olarak Avrupa'nın güvenliğini sağlama fırsatı var"