Evet... 20 Ocak yaklaşıyor.
Herkes, öngörülemez Trump'ın adalet dağıtacağı sürecin başlayacağı o güne kadar işlerini bitirmek için var gücüyle çalışıyor.
Şaka bir yana... Tarih gerçekten çok hızlandı.
Bendeniz işin doğrusu tam da buradan hareketle özellikle imparatorlukların çöküşüne odaklanmış kitaplara yoğunlaştım şu sıralar.
Edward Gibbon'ın 8 ciltten oluşan abidevi eseri "The Decline and Fall of the Roman Empire yani Roma İmparatorluğu'nun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi" bu konuda temel bir eser.
Bu konuda yazılmış bir diğer kitap, Adrian Goldsworthy'nin "Roma Nasıl Çöktü Bir Süper Gücün Ölümü" başlıklı kitabı.
Goldsworthy kitabında, Roma İmparatorluğu'nun çöküşünü, başka bir güce değil "iç sorunlara" bağlıyor. Ve bu konuda bürokratik inatçılık, gerçekliğin görülmesini engeller diyor.
Hatırlar mısınız... Amerikan seçimleri sırasında sık sık bu "decline" yani "düşüş, çöküş" kavramı üzerinde durmuştum.
Özellikle tarihçilerin ve ciddi analistlerin "Amerikan imparatorluğunda çöküş alametleri belirdi" minvalindeki yorumlarını bu köşeye taşırken, bazı analistlerin "iç çatışma" yorumlarını da sizlerle paylaşmıştım.
ABD siyaseti, ciddi sorunlar yaşıyor. En büyük sorunu da ufuksuzluk. Hani genelde şirketler için kullanılan "Yol bağımlılığı" diye bir kavram var. ABD, yeni oluşan durumlarla dahi eski alışkanlıklarıyla mücadele ederken, kendi iç bünyesindeki çelişkileri de derinleştiriyor. Onun için iç çatışma olasılığı üzerinde duruyor bazı yazarlar.
Ben de aynı yerdeyim...
Bildiğimiz dünyanın ve onu şekillendiren zihniyetin yaşadığı büyük krizin sebep olduğu jeopolitik fırtınanın ortasında herkes deyim yerindeyse ayakta kalmaya çalışıyor.
Tabi bu arada oluşan konjonktürel boşlukları iyi değerlendirebilen devletler, yeni oluşacak dengenin ana aktörü olacaktır.
Türkiye, son yıllarda attığı adımlarla, söz gelimi, Karabağ, Libya, Suriye sahalarında sergilediği operasyonel gücüyle, "declinegerileme" sürecinde beliren