Avrupa'nın Trump korkusu

Donald Trump Putin'i tehdit etti...

"Putin'e söyleyecek bir şeyim yok. O benim ne düşündüğümü biliyor. Bir karar verecek. Eğer bu karardan memnun kalmazsam, neler olacağını göreceksiniz."

Ardından ekledi... "Ruslar santimetrelerle ilerliyor. Her yeri bombalayıp herkesi öldürüyorlar."

Trump işte... Ne yapsa yeridir.

Latife bir tarafa, perde arkasında çok daha farklı bir denklem işliyor.

Avrupa'ya karşı Rusya sopası mı desek...

Çünkü Trump'ın Ukrayna savaşına dair esas mesajı hâlâ aynı: "Biz artık ödemiyoruz." Bu cümle, Avrupa'nın siyasi reflekslerini ve stratejik yönünü altüst etti. Zira Avrupa'nın bugünkü dış politika reflekslerinin çoğu, ABD'ye bağımlılıkla şekillendi. II. Dünya Savaşı'ndan bu yana inşa edilen "küçük ortaklık" pozisyonu, sadece bir güvenlik mimarisi değil, bir kariyer sistemiydi. Liderler -Macron, Starmer, Merz ve diğerleri- bu pozisyonu oynamaktan siyasi meşruiyet devşirdiler. Oyun bozulunca panik başladı.

Trump, Ukrayna'dan çekilmek istiyordu çünkü "kaybedilen savaşların başkanı" olmak istemiyor. Ticari iflaslarının gölgesinde, bir de jeopolitik başarısızlıkla anılmak istemiyor. Bu psikoloji Avrupa'yı acil çözüme itti. Çünkü ABD'nin savaş desteğini çekmesi sadece Ukrayna cephesini değil, Avrupa'nın "küresel oyuncu" illüzyonunu da çökertecekti. Alternatifsiz kaldıklarını fark ettiler.

Şimdi sıkı durun... Avrupa, cendereden çıkmak için rotasını doğrudan Amerikan savunma sanayisine çevirdi. Lockheed Martin gibi devlerle temaslar kuruldu. Perde arkasında şu mesaj açıkça verildi: "Trump çekilse bile biz alımlarımıza devam ederiz. Yeter ki üretim sürsün, hatlar durmasın." Bu formül tuttu. Trump kameralar karşısına çıkıp gönül rahatlığıyla, "Artık Amerikan parası gitmiyor" diyebildi. Oysa silahlar aynı hızla üretildi, aynı hedeflere gönderildi. Siparişler Avrupa'dan gelmeye devam ettikçe, savaşın ritmi değişmedi.

"Bunu da nereden çıkarıyorsun" diyebilirsiniz. Geçenlerde ABD Ticaret Bakanı'nın bir röportajı bunları söyletiyor bana. Howard Lutnick, hem bakan hem de eski bir Wall Street CEO'su. Röportajda, Lockheed Martin hakkında aynen şöyle diyor: "Gelirlerinin %97'sini ABD hükümetinden kazanıyorlar. Onlar aslında hükümetin bir kolu gibi. Müthiş mühimmatlar üretiyorlar ama ekonomik boyutuna gelince... Bence artık bir 'hediye' gibi sürdürülemez." Çünkü