Avrupa, savaşla barışın parasını kendi kasasına koyuyor

Bu cumartesi emperyalizmin başka bir veçhesini temsil eden Avrupa'nın kendini nasıl yeniden kurmaya çalıştığını ve Rus fonları meselesinin bu işteki yerini konuşalım mı biraz

Rusya'nın yaklaşık 300 milyar dolarlık döviz rezervine, Ukrayna'nın işgali sonrası el konuldu. Sözde "donduruldu" dediler ama üç yıl geçmeden mesele doğrudan el koyma meselesine dönüştü. Bugün artık açıkça konuşuluyor: Bu para, Avrupa'nın savunma sanayisine aktarılacak. Ukrayna'ya yardım etiketi altında, ama aslında Avrupa'nın kendi krizine can suyu olarak.

Ortada savunma refleksi falan yok. Bu, merkez kapitalizminin kendi içinden çıkamadığı yapısal krizle başa çıkma biçimi. Avrupa'da sanayi zayıflamış, enerji maliyetleri artmış, büyüme durmuş. Şimdi savaşla canlandırılmak istenen bir ekonomiden söz ediyoruz. Silahlanma, yatırım kalemi olarak görülüyor. El konulan para bu yapının finansmanı için kullanılacak. Yani mesele, "Rusya'ya ceza" değil. Mesele, çöken düzenin devamı için yeni bir kaynak yaratmak.

Fonlar Ukrayna'ya gitmeyecek. Avrupa'da kalacak. Parayı kontrol eden, kime harcanacağına da karar veriyor. Silah üreticileri, yeni siparişlerle büyütülecek. Cephenin uzaması, bu işin sürdürülebilirliği açısından şart. Çünkü bu bir savaş değil, ekonomik müdahale alanı. Süreç, savaş üzerinden kendini yeniden kurmaya çalışan bir emperyal aklın ürünü.

İşin propaganda ayağı da çalışıyor. Söz gelimi geçenlerde Almanya'da "Rus İHA'ları görüldü" iddiaları piyasaya sürüldü. Amaç "Tehdidi büyüt, korkuyu canlı tut, olağanüstü koşulları olağanlaştır." Böylece hukuki sınırlar sessizce aşılır. El koyma gibi adımlar, güvenlik söylemiyle pazarlanır. Kimse "300 milyar doları nasıl aldınız" diye sormaz hale gelir.

Ama asıl sorulması gereken konu bu. Çünkü burada mesele sadece Rusya değil. Devletlere ait, dokunulmaz kabul edilen uluslararası rezervlerin artık siyasi saiklerle alıkonulabileceği açıkça ilan edildi; yani 'egemen fon' denilen, korunmuş mülkiyet alanı fiilen ortadan kalktı. Bu saatten sonra sermaye güvenliği değil, siyasi uyum belirleyici. Uygun pozisyondaysan paran güvendedir. Yoksa değil. Ve bu kural yalnızca bir ülkeye değil, sisteme dâhil olmayan herkese açık bir mesaj.

Düzenin çarkı krizle yağlanıyor. Kriz, yönetilecek bir sorun olmaktan çıkmış, işleyen mekanizmanın kendisi hâline gelmiş durumda.