Arz sallanırken

Eskiler, bir çocuk öldüğünde arz sallanır derlerdi.

Gürültü çağında bu hikmeti idrak etmek ne mümkün.

Kelimler takatsiz kalıyor bazen...

İnsan için nimet, ama kötülüğün yayılmasına aracılık ediyor çoğu zaman, onun için çaresiz, yorgun, bitkin, çağa düşmüş olmaktan utanıyor hatta.

Ne yazacağımı bilmiyorum.

Olaydan hep kaçtım.

Bir yazar için en kötü şeylerden biri bu.

Değil mi ki bir yazarın çağının sorumluluğunu üstenmesi gerekir!

Ama...

Hak tesisi için haksızı arayan linçin kültürleştiği bir zamanın tam ortasında, hangi cümleyi kurabilirsiniz ki.

Küçücük bedenler üzerinden siyaset yapanların mugalatasında kaybolan hakikati nasıl dile getirebilirsiniz ki...

En önemlisi de vicdandan akan kanı hangi kelime, hangi söz taşıyabilir, nutku tutulmuşken nasıl bulabilir insan.

Çocuklar ölüyor...

Çocuklar istismar ediliyor.

Bu topraklarda vicdanlar boğuluyor.

Uzun zamandır bu bela başımızda.

Oraya buraya kimse suç atmasın.

Doğrudur, son iki yüz yıldır bu toplumun başına gelen başka kimsenin başına gelmedi.

Kapitalizmin kirli çarkları arasında değerlerimiz çok ezildi.

Yine de...

Modernizme, laikliğe, sekülerizme bahane bulup kimse vicdanını rahatlatmasın.

Kendi kültürümüzden uzaklaştık, batının kültürü bizi bu cehenneme sürükledi demesin kimse.

Hele hele, bu toprakların değerlerine saldırmak için kullanılan melanete din gibi tapanlara bakıp, kendi mevzisinde günahlarından arındığını zannetmek... Tam bir namussuzluk göstergesi.

İçeride dinleyecek bir kulak olmasaydı hangi ses etkilerdi ki insanı.

Hepimiz suçluyuz.

Din ferdiyet...

Din sorumluluk...

Din muhataplık.

Din emanet bilinci.