Yüksek enflasyon ve ahlâkî enflasyon

Uzun süren yüksek enflasyonu yalnızca yöneticilerin beceriksizliğiyle açıklamak, meselenin derinliğini kavramak açısından eksik kalır.

Zira tarihî ve sosyolojik tecrübe göstermektedir ki, bazı yönetim anlayışları için fakirleşmiş, geçim derdiyle kuşatılmış ve yarınını düşünmekten aciz hâle getirilmiş toplumlar daha kolay yönetilebilir görülmüştür. Bu sebeple yüksek enflasyon, bazen bir sonuç değil; bilerek ya da bilmeyerek sürdürülen bir idare tarzının parçası hâline gelmiştir.

Yüksek enflasyon, paranın değerini düşürmekle kalmaz; alışverişteki emniyeti, emeğin itibarını, yardımlaşma ve adalet duygusunu da aşındırır. Fiyatların sürekli değiştiği, alım gücünün hızla eridiği bir ortamda insanlar yalnızca fakirleşmez; aynı zamanda ahlâkî bir savrulma yaşar. alışarak kazanmanın manasını kaybettiği, dürüstlüğün karşılık bulmadığı bir zeminde toplum iki ayrı uca savrulur: Bir tarafta fakirlik ve mahrumiyet, diğer tarafta ise rant ve yolsuzluk. Kolay ve emeksiz kazancın neticesi ise her zaman aşırı israftır.

Dünya ölçeğinde yapılan istatistikî çalışmalar da bu tabloyu teyit etmektedir. Yüksek enflasyonun uzun süreli hâle geldiği ülkelerde yolsuzluk algısının arttığı, kurumsal güvenin zayıfladığı ve toplumsal ahlâkın aşındığı açıkça görülmektedir. Uluslararası yolsuzluk endeksleri ile enflasyon oranları birlikte incelendiğinde, fiyat istikrarsızlığının bozulmasıyla ahlâkî ve kurumsal çözülmenin paralel seyrettiği ortaya çıkmaktadır. Bu durum, ekonomik istikrarsızlığın aynı zamanda ahlâkî istikrarsızlık ürettiğini göstermektedir.

Türkiye açısından meseleye bakıldığında, yüksek enflasyonun en önemli sebeplerinden birisinin devletteki israf, diğerinin ise kamu harcamalarında şeffaflık eksikliği olduğu gerçeğiyle yüzleşmek zorundayız. Hesap verilebilirliğin zayıfladığı, denetimin ortadan kalktığı bir kamu maliyesi yalnızca bütçe disiplinini bozmaz; aynı zamanda topluma yanlış bir ahlâk modeli sunar. Devlet eliyle yapılan israf, fertlerde de israfı meşrulaştırır.

Kur'ân-ı Kerîm bu tür ekonomik ve ahlâkî bozulmalara karşı şiddetli ikazlarda bulunur: "Yiyin, için; fakat israf etmeyin. ünkü Allah israf edenleri sevmez." (A'râf, 31). "Saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir." (İsrâ, 27.) Kıt kanaat geçinen milyonların alın teriyle biriken devlet malındaki israf dikkate alındığında, bu ikazların manası daha iyi anlaşılır.