Yönetim ve siyasi sistem

Yönetim ve siyaset çok geniş bir saha içinde ve yaşanmış pek çok tecrübeleri içine alan kavramlardır. Bazen en küçük bir ihmal dahi tamiri imkânsız felaketlere dönüşebilir. Bu iki konuda, bütün tahminlerin ve hatta tecrübelerin, bu fani dünya şartlarında, yeterli bir imkân doğuramadığı önemli problemler önümüzde sıralanmaktadır. Kitaplık konuları bir makaleye sığdırmaya kalkışmak, her şeyden önce bu konulara yabancı olmak ve yabancı kalmak demektir.

Özellikle dünyanın içinde bulunduğu globalleşme çağında, akıl, vicdan, tecrübe, bilgi ve adaletle, serbestçe ve seviyeli, siyasi usül ve yöntemlerle ve vakit geçirmeden, sorunların çözümüne imkan bırakmayan güç grupları, kendilerinin doğurduğu bu yangının ortasında kalacaklardır. İnsanlık tarihinin, zaman zaman ibretli olaylarla tekrarladığı bu gerçeklere dikkat edip anlayamadan, kendilerini tehlikeye karşı tamamen körleştiren bir çıkmaza giriyorlar. Evet, bu bir imtihan dünyasıdır. İyiliği seçenler iyilik yolunda; kötülüğü seçenler kendi yollarında yürüyüp ittifak edebilmeli ki, herkes seçtiği yolun notunu alsın. Bu imtihan dünyasında, tarih boyunca ilahi dinin iman ve ahlak yolunu tam olarak kapatmaya güç yetirilememiştir. Müminler, Kapadokya kayalarına ikametgah olarak imanlarını nakşettikleri; Çanakkale savaşında şehadet ve gaziliğe eriştikleri gibi genellikle şehirlerinin ve vatanlarının kurtuluş destanını yazdılar.

Destan yazmadan destan; millete ve devlete faydalı olmadan hizmet ortaya koymanın imkanı da yoktur.

İnsanın bu dünyadaki imtihanı son derece önemli bir imtihan olduğu için ilahi takdirle, imtihan salonunda en ince teferruatına kadar serbestlik uygulanmaktadır. Özgürlük, insanın yaratılış, fıtrat gereklerine göre faydalı ve doğru işlerde serbest olmasıdır. İyi ve doğrunun ölçüsü de ilk insandan beri değişmemiştir. Fakat on yıl millet çoğunluğunun oylarıyla iktidar olmuş bir başbakana idam kararı veren, iki yıllık bir darbe iktidarının, Yüce Divan olarak kurduğu yargının başkanı, idam kararının gerekçesini, şüphesiz bütün cesaretini toplayarak, insanlık tarihine açık ve net bir ışık olsun diye, "Sizi buraya getiren kuvvet böyle istedi" diyor. Maksadımız tarihi yargılamak değildir. Tarih, olaylardan ibretler çıkarıp insanlığın faydasına sunmak içindir. Bu darbe iktidarlarının, devlet ve millet hayatını tamamen adalet ve insani değerlerden koparmak için olduğunu en iyi anlayanlar da bu zulme uğrayan devlet ve millet topluluklarıdır. İlk Cihan Harbi'nin eklerinden olan, "İsrail ve Ortadoğu" planlarının, vatanı ve sınırları belli olmadığı gibi; milletinin de nüfusu da gerçek ikamet yerleri de belli değildir. Amerika ve Batı Devletler topluluğunun, Ukrayna' ya basit bir yardım meselesini dahi kendi aralarında defalarca müzakere edip, değişiklikler yaparak gönderip, daha değişik bir program olarak uygulanırken, İsrail'in açık hava hapishanesi durumundaki Gazze'yi aylardır, karadan, havadan, denizden bombalamasına; insanlık vicdanını yaralayan ve çok daha önemlisi, bu gidişin sonunu düşündüren vahşete, bu liderlerin destekten başka söz bulamamaları, bütün insanlığı düşünmeye davet eden bir çağrıdır.