Teselli mantığı

Şubat 2024, yani 21. asrın ikinci çeyreğinin başı ile önemli bir mahalli seçimin sorumluluğunu taşıyoruz. Zaman ömürdür. Uzunca bir zamandır dünyanın önemli bir kesimi, Sanayi Devriminin, adeta bulutlu iklimiyle üzerine güneş doğmayan bir ada devletini; Avustralya'dan Kanada'ya kadar, "üzerinde güneş batmayan bir sömürge imparatorluğu" haline getirerek, materyalizmle, insani yücelik aleyhine önemli bir zafer kazanıldı. Bu imparatorluk, zaferini taçlandırmak için, Osmanlı'ya karşı ilk Cihan Harbi ile devam ederek, İslam dünyasının merkezi ve Peygamberler Diyarı olan bölgeleri hedefleyen, Cihan Harbini zaman ve mekan içerisinde yayan "Orta Doğu Planı"nı başlattı. Bu plan, Abdülhamit Han, Selanik'te ikamete gönderildiğinde, Filistin'de ilk Yahudi köyü "İlk Adım" olarak temellerini atıyordu.

"Teselli mantığı" konusunun önemi nedeniyle, tarihi gerçekleri ve bu gerçeklerin ibret ışıklarını almadan konuya girmek istemedim. İnsanın ve bilginin yarımı olmuyor. Maddede iki yarım bir tam eder. Ama insani yücelikteki bir eksiğin yerini bin tane yarım doldurmuyor. Tecrübe edilmiş bir kimseyi tekrar tecrübe etmeye kalkışmanın neticesi pişmanlıktır. Müminler, tarih boyu devletinin sağlığını devam ettirmek veya sağlığına kavuşturmak için daima şehitliğe hazır olmuşlardır. Vatan ve millete, ümmete, insani yüceliğe sahip olmanın ölçüsü budur. Hayattan üstün değere ermektir.

İnsan, kusurludur. Atasözümüz, "Kul, kusursuz olmaz" der. Bu ne hikmetli, ne güzel bir sözdür. Karşısındakinin kusurunu gören insanın kendisine dönüp, düşünmeye başlamasını gerektiren bu hikmetli söz; tek başına, insani yüceliğe bir barış dünyası sunmaya kâfidir. Özellikle vatan, millet, devlet konusunda, eğer münafıklığın yalan ve şahsi çıkar hırsının bataklığından kurtuluş ümidini kaybetmemişse, yalanla millete ve insanlığa verdiği zararı, toplumsal ikazlar bir tarafa; sadece yüce fıtrat değerleriyle dahi hissetmemesi mümkün değildir. Peki, nasıl oluyor da insan, kendi devletinin iyiliklerine karşı, son derece tehlikeli nankörlüklere düşebiliyor Bunların içinde, darbelerin dış kanadı, terörist ve anarşi teşvikçisi dış düşmanlara ilk cihan harbiyle bağlanan ümitlerin dahi çoğu kaybolmuştur. Zaten 1. Dünya Savaşının galibi İngiltere, bu galibiyetin unvanını çeyrek asır dahi taşıyamadı.

Atasözümüz, "Ne oldum deme. Ne olacağım de!" diyor. Yani bu imtihan dünyasında insani yücelik için tek yol vardır. Bu yol, Yaratan Allah'ın, önceleri, tabii şart ve imkânların gereği olarak Peygamberleriyle öğrettiği; son Peygamberden itibaren de, tek esası değişmeden, 6666 ayetiyle tek harfi, tek sözü değişmeyen Kur'an-ı Kerim'dir. Kur'an iman ve ahlakını hayat yaparak, dürüstlükle, iman ve ahlak kardeşliğinde buluşmuş milyarlarca Mümin, çağlayanlarıyla denize koşan ırmaklar gibi kesintisiz olarak hedefine yürümektedir. Allah tektir. Elbette kulu insana bir yol gösterecekse, o yol da tek ve yolların en güzeli olacaktır. Nitekim öyle olmuş, ilk insandan kıyamete kadar, tek değişikliğe ihtiyaç duymadan devam etmektedir.

İnsani yüceliğin iman ve ahlak yolu olan İslam Peygamberinin dört kelimelik şu, "Sözünde fayda varsa söyle!" hadis-i şerifini kendisine rehber edinebilse, yanlış yapma tehlikesini yok eder. Sahip olduğu yüce değerlerle birçok kabiliyet sahibi olan insan, yolunun birkaç metre ilerisinde bekleyen yanlışını göremeyince, kendi yanlışıyla tökezliyor. Bu tür yanlışların başında en çok iyiliği de, kötülüğü de yüzlerle, binlerle büyüten tarih ekranında; millet ve devlet katkılarıyla yapılmış yalan ve yanlışlar, fitneler, darbeler, millet bütünlüğünü farklılığa sürükleyen dikkatsizlik ve hıyanetler gelmektedir. Afganistan, Suriye, Irak gibi yıllardır yangını söndürülemeyen örnekleri çoğaltmaya gerek yoktur.