Tanınan Filistin devleti nerede

Avustralya, Kanada, İngiltere gibi ülkeler resmî olarak "Bağımsız Filistin Devleti"ni tanıdıklarını duyurdu. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Filistin'in devlet olarak tanınması yönünde art arda gelen açıklamalar ilk bakışta olumlu bir algı oluşturuyor. Ama bu durumun Filistinliler açısından gerçek bir kurtuluş mu, yoksa yeni ve ölümcül bir tasfiyenin başlangıcı mı olacağı yönünde endişeler taşımak hiç de abartılı görülmemeli…

Bugün Filistin topraklarının yaklaşık yüzde 90'ı İsrail'in işgali altında. Geriye kalan küçük ve birbirinden kopuk adacıklardan oluşan mahalleler de yaşanabilir olmaktan çok uzak. Su kaynaklarının, tarım alanlarının, zeytinliklerin büyük kısmı işgal edilmiş; sağlık, eğitim, ulaşım ve finans altyapısı enkaz hâline getirilmiş. Bu tablo içinde "Filistin Devleti" tanımak, aslında gerçekte var olmayan bir devleti konuşmak anlamına gelmiyor mu

İngiltere ve Fransa, 7 Ekim 2023 sonrası Netanyahu'nun sivil hedeflere yönelik vahşi saldırılarını "İsrail'in kendini savunma hakkı" diyerek desteklemişti. Bugün aynı ülkeler "Filistin Devleti"ni tanıyor. Ancak tanıdıkları şey İsrail'in işgali altındaki gerçek topraklar olmasa gerek. Çünkü bugün "iki devletli çözüm" kavramı uygulanabilir olmaktan son derece uzakta… İsrail'in 1967 sınırlarına çekilmesi teknik olarak da siyaseten de mümkün görünmüyor. Bu ancak güçle sağlanabilir.

İngiltere ve diğer ülkeler acaba gizli ajandalarına yazdıkları, toplantı salonlarının duvarlarındaki haritalarda işaretleyip kararlaştırdıkları başka bir Filistin'den mi bahsediyorlar Farklı bir yerde, belki Ürdün ya da Mısır sınırlarında kurulacak hayali bir Filistin'i mi inşa edecekler

Tıpkı 1948'de yaşanan Nekbe sonrası olduğu gibi bugün de Filistinlilere ikinci bir büyük felaketin zeminini hazırlayan uluslararası bir tavırla karşı karşıyayız. İsrail hükümeti bu tanıma kararlarına öfkelenmiş gibi görünse de en çok memnun olanlar Netanyahu ve ekibidir sanırım. Çünkü Filistin'in kâğıt üzerinde devlet statüsüne kavuşması sahadaki fiili işgalin önünü kesmiyor; tam tersine genişletilmesine vesile oluyor. Ne ilginçtir ki, Filistin'in tanınmasıyla İsrail'in işgali genişletmesi beraber yürüyor; Gazze ve Batı Şeria'yı ilhak etme iştahı azalmıyor, artıyor.

Bir diğer önemli nokta ise ABD'nin pozisyonu... ABD, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde Gazze'de acil ateşkes çağrısı yapan tasarıyı daha önce birçok kez veto etmişti. Bu veto adımları İsrail'in Gazze'de yürüttüğü yıkımın ortak sorumluluğunu da açıkça göstermekteydi.

ABD başkanı Trump'ın, "şu anda Filistin Devleti'ni tanımak zulmü ödüllendirmek olur" sözü de ABD'nin Filistin'e, bölgeye bakışının özeti niteliğinde... Trump'ın bu yaklaşımı, İsrail'in saldırganlığına cesaret sağlıyor.

Donald Trump, "Gazze'de ateşkes için çaba gösterdim ama Hamas barış tekliflerini reddetti" diyerek İsrail'in sorumluluğunu perdelemeye, onun katliamlarına kalkan olmaya da ibretle devam ediyor. Oysa arabulucuların sunduğu birçok ateşkes önerisini reddeden, son ateşkes anlaşmasını 18 Mart'ta bozup saldırılara yeniden başlayan Siyonist İsrail yönetimiydi.