İsrail'in Filistin topraklarında işgalci olduğunu ve işgal ettiği toprakları tamamen terk etmeden bir Filistinlinin, bir Filistin sevdalısının asla duramayacağını daima belirtiyoruz. Bu durumun, yani Filistin'in tamamen özgürlüğünün, hakkaniyet tanımına giren en doğru çözüm olduğunu biliyoruz. Mülteci kamplarındaki 7-8 milyon Filistinlinin evlerine dönüp tapu sahiplerinin kendi ata topraklarında yaşamaya başlamasının savunulmasını da ısrarla dile getiriyoruz.
Uluslararası alanda dile getirilen iki devletli çözümün, işgalcinin ödüllendirilmesi olduğunu anlatmaya çalışıyor, İsrail'in dünyanın kabul ettiği bu çözümü bile bir oyalama taktiği olarak kullandığını söylüyoruz.
Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas, 8 yıl önce Katar'ın başkenti Doha'da hareketin genel prensipleri ve politikalarını anlatan yeni siyaset belgesi ve vizyonunu tanıtmıştı. 42 maddeden oluşan belgede yer alan en önemli madde, Hamas'ın 4 Haziran 1967 sınırları içinde bir Filistin devletinin kurulmasını ilk defa kabul ettiğinden bahsedilmesiydi. Filistin toprağının hiçbir parçasından ödün verilemeyeceğine işaret edilen belgede "Bununla birlikte Hamas, 4 Haziran 1967 sınırları içinde başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını- mültecilerin ve sığınmacıların çıkarıldıkları evlerine dönmeleriyle birlikte- ortak ulusal uzlaşı formülü olarak görmektedir. Bu durum kesinlikle siyonist oluşumun tanınması ve Filistin haklarından ödün verilmesi anlamına gelmemektedir." ifadelerine yer verilmişti.
Hamas kuruluş ideallerinden vazgeçmemiş, fakat dünyanın üzerinde ittifak ettiği 1967 sınırlarında kurulacak bir Filistin devletinin varlığını, işgalci devletin samimiyetsizliğini gösterebilmek ve bir geçiş aşaması olarak kabul etmişti.
7 Ekim'den sonra yaşananlara baktığımızda, işgalci İsrail'in asıl ajandasında Filistin'e ve Filistinlilere yer olmadığı çok açık görüldü. Mescid-i Aksa çevresinde yapılan kazıların hız kesmemesi, yerleşim alanları inşaatlarının durmaması ve açıklanan Gazze işgal planları, israil'in Batı Şeria ve Gazze'de bile Filistinli görmek istemediğinin kanıtı oldu. Onlar açıkça Filistinlinin yaşamadığı bir bölge istiyorlardı.
İşgalci İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Gazze'nin işgal planını onayladığını duyurarak bu işgal saldırılarına "Gideon'un Savaş Arabaları II" adının verileceğini bildirdi. Bu kararın ardından ilerleyen günlerde 60 bin yedek askerin de silahaltına alınacağı açıklandı. İsrail, 18 Mart'ta ateşkesi bozmasının ardından 17 Mayıs'ta Gazze Şeridi'ndeki işgali genişletmek ve kalıcı hale getirmek için "Gideon'un Savaş Arabaları" isimli saldırılar başlatmıştı.
İsrail'in yüzündeki boyanın akmasını ve samimiyetsizliğini ortaya koyan bir diğer adımı da E1 yerleşim projesi oldu. "Egemenlik Yolu" olarak adlandırılan projenin hayata geçmesiyle, Batı Şeria'nın kuzey ve güneyi birbirinden koparılacak ve Kudüs'ü çevreleyen İsrail yerleşim kuşağı tamamlanacak. Bu şeytani planla, Filistinlilerin başkenti Kudüs olan coğrafi olarak bütünleşmiş bağımsız bir devlet kurma ihtimali de fiilen ortadan kalkmış olacak.