Enver Paşa'nın şehâdeti ve Türk Devletleri Teşkilatı (4 Ağustos 1922)
HALİT KANAK
Enver Paşa; Birinci Dünya Savaşından sonra Bolşevik Rusların işgâline uğrayan Türkistan'a geldiğinde hedefinde esir edilmiş, toprakları ellerinden alınmış Türkleri bağımsızlığına kavuşturmak, onlara serbestçe ibâdetlerini yapabilecekleri ve insanca yaşayabilecekleri bir hayatı sağlamak, kısaca Türk Birliğini Turan'ı kurmak vardı.
Ancak hayalleri Belcivan'ın Âbıderyâ Köyü yakınlarındaki Çeğan Tepesinde 4 Ağustos 1922 cuma günü bir kurban bayramı sabahı Kızıl Ordu baskınında şehit düşmesiyle sekteye uğradı ama sona ermedi.
Onun izinden giderek ömrünü Türk-İslâm Dâvâsına vakfeden bu asil milletin evlatlarından Alparslan Türkeş'in, Türkçülük-Turancılık Dâvâsından yargılanmasına ve tabutluklarda işkencelerden geçmesine rağmen Enver Paşa'dan 22 yıl sonra 1944'te yaktığı meşâleyle yeniden canlandı, elden ele taşınarak yine Alparslan Türkeş'in Sovyetler Birliğinin 1991'de dağılmasının ardından kurduğu "Türk Devletleri Toplulukları ve İşbirliği Vakfı" TÜDEV üzerinden çığ gibi büyüyerek, Türk Dili Konuşan Devletler Zirvesi toplantılarına, oradan da Enver Paşa'nın şehit düştüğü günden tam yüz yıl sonra "Türk Devletleri Teşkilatı" adını alarak milyonların gönlüne "Turan" olarak girdi.
Rahmetli Alparslan Türkeş'in TÜDEV üzerinden organize ettiği Türk Dünyası Kurultaylarını, Almatı'da imzalanan anlaşmayla kurulan TÜRKSOY'un faaliyetleri ve Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanlarının İstanbul, Bişkek, Taşkent, Astana, Antalya Nahçıvan zirveleri takip etti.
2-3 Ekim 2009 tarihlerinde Nahçıvan'da yapılan bu son zirvede, Türk dili konuşan ülkelerin birbirine daha fazla kenetlenmesini sağlayan "Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi" (Türk Keneşi) kuruluşuna dair "Nahçıvan Anlaşması" imzalandı. Böylece yapı yeni bir ivme kazanarak, "Türk Konseyi" ismini almıştı.
Yeni ismiyle 21 Ekim 2011 Almatı'da yapılan Birinci Türk Konseyi zirvesini, 23 Ağustos 2012 tarihinde Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te düzenlenen ikinci zirve takip etti. Bu zirveden bir gün önce Türk Konseyi Dışişleri Bakanları toplantısında Türk Konseyi'nin resmi bayrağı kabul edilmişti.
Türk Konseyi'nin üçüncü ve dördüncü zirveleri sırasıyla; 16 Ağustos 2013 tarihinde Azerbaycan Gebele'de ve 5 Haziran 2014 tarihinde Bodrum'da düzenlendi.
Bunu 11 Eylül 2015 tarihinde Astana'da toplanan konseyin beşinci zirvesi takip etti. Altıncı zirve 2 Eylül 2018 tarihinde Kırgızistan'ın Çolpon-Ata şehrinde "Gençlik ve Ulusal Sporlar" temasıyla gerçekleştirildi. Yedinci zirve küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin desteklenmesi temasıyla 15 Ekim 2019 tarihinde Bakü'de düzenlendi.
Ancak 12 Kasım 2021 günü İstanbul-Demokrasi Adasında (Yassıada) yapılan zirvede alınan kararla Türk Tarihine geçecek "Türk Devletleri Teşkilâtı" adını alan yapı baş döndürücü bir hızla ilerleyerek Türk Dünyası Noterler Birliğine varana kadar 34 alanda protokollerini yaparak teşkilatlanmalarını tamamladı.
Organlar ise şu şekilde oluşturulmuştu. Devlet Başkanları Konseyi, Dışişleri Bakanları Konseyi, Aksakallılar Konseyi, Kıdemli memurlar Konseyi ve Sekreterya.
Sekretetya; 12 Kasım 2021 günü Türk Devletleri Teşkilatı'nın kurulduğu gün üye ülkeleri başkanları; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev, Kazakistan Cumhurbaşkanı Sayın Kasım Cömert Tokayev, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sayın Sadır Caparov, Türkmenistan Devlet Başkanı Sayın Gurbanguly Berdimuhammedov, Macaristan Başbakanı Sayın Viktor Orban, Özbekistan Cumhurbaşkanı Sayın Şevket Mirziyoyev, Genel Sekreter Sayın Baghdad Amreyev tarafından göndere ülke bayraklarını çekerek faaliyete soktukları Çemberlitaş'ta Arif Paşa Konağında yeni yerinde hizmete geçerek çalışmalara başladı, hâlen aynı yerde çalışmalarını sürdürmektedir.
KKTC ve Macaristan'lı 8 devletli bir yapıyla Türk Birliği'ni oluşturan Türk Devletleri Teşkilâtı'nın kurulması, bugünlere gelmesi elbette kolay olmadı. Enver Paşa'nın 100 yıl önce başlattığı, Alparslan Türkeş gibi yiğit insanların devam ettirdiği bir mücâdelenin ürünü olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın çabalarıyla kurularak vücut bulmuş, dünyanın doğu-batı ekseninde güç merkezi haline gelen bir yapıdan bahsediyoruz.
Bu yapının kurulmasında emeği geçmiş herkesi minnetle anıyoruz. Bunun için canını vermekten çekinmeyen ve şehit edilişinin 103'üncü yılında rahmetle andığımız Enver Paşa'nın şehâdetinden kısaca bahsedelim.
ENVER PAŞA'NIN ŞEHÂDETİ
23 Kasım 1881 yılında İstanbul Cağaloğlu'nda devlet memurlarının yabancı dil öğrenmeleri için açılan eski Lisan Mektebinin (şimdiki Cağaloğlu Hüsamettin Yivlik Geleneksel Türk El Sanatları Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi.. Sultanahmet tramvay durağına 50 metre mesafede Çatalçeşme Sokağında ki bina) karşısındaki evlerinde dünyaya gelen Enver Paşa, 3 erkek (Enver, Mehmet Kâmil, Nuri) 1 kız (kız kardeşi Cumhuriyet dönemi Genelkurmay Başkanlarından Kâzım Orbay'ın eşi) olmak üzere 4 kardeştiler.
Fırtınalarla geçen mücâdeleci hayatına Birinci Dünya Savaşından sonra da devam etti. Bolşevik- komünist Ruslar tarafından işgâl edilen Türk topraklarını bağımsızlığına kavuşturmak için yollara düştü.
Basmacı komutanlarından Madamin, Mayıs 1920'de ölmüştü. Başsız kalan hareketi toparlamak Enver Paşa'ya düştü. Basmacı Hareketi 1921 yılında Enver Paşa'nın idaresi altında Buhara'nın büyük kısmını yeniden ele geçirdiler. Ayrıca bu dönemde hareket daha merkezi bir hale geldi; Hive, Buhara ve Fergana liderleri arasında birlik sağlandı.
Ancak Rus'ların bölgede kaybetmeye tahammülleri yoktu. Yeni işgâl hareketleri için çok büyük ordular hazırladılar. Bağımsızlık hareketini yürüten Basmacılar'ı yenmek için Enver Paşa'yı ortadan kaldırmanın gerekli olduğunu biliyorlardı. Diğer cephelerde sevkettikleri askerlerinin dışında iki piyade ve iki süvari tugayını hazırlayarak Enver Paşa'nın peşine taktılar.
Bu arada Enver Paşa geldiği Bakü üzerinden Tiflis, Aşkabâd ve Merv'e uğradıktan sonra Ekim 1921 tarihinde yanında Teşkilât-ı Mahsûsa eski liderlerinden Kuşçubaşı Eşref'in kardeşi Hacı Sami olduğu halde Buhara'ya gitti. Savunma sistemlerini yerinde inceledi. Kendisine refakat eden birkaç Türk Subayıyla yeniden yola koyulduğunda takvimler 8 Kasım 1921'i gösteriyordu. 19 Kasım'da Akbulağ, 21 Kasım'da Başçardak kışlağına ve 24 Kasım'da Gurgantepe'ye ulaştı.
Burada kendisinden destek istediği ve Türkistan'ın bağımsızlık savaşı için Rus'lara karşı birlikte mücâdele teklifi yaptığı Lakay Kabilesinin reisi Lakay İbrahim (1931'de Rus'lar idam etti) tarafından 70 gün kadar bir köy evinde silah zoruyla gözetim altında tutuldu.
(Enver Paşa Buhârâ'ya gelmeden önce, Eylül 1920'de Buhâra Emîri Âlim Han Cedîdîler tarafından devrilmişti. Cumhuriyet ilânında etkili olan Cedîdîler, Emîr'i devirip devleti teslim alırken Sovyetlerden de yardım görmüşlerdi. İşte bu yüzden tabii olarak halk, Emîr taraftarı olan "Kadimîler" ve Cumhuriyet Hükümeti taraflısı olan "Cedidîler" diye ikiye bölünmüştü. 9 Aralık 1921'de Osman Hoca Cumhurreisi seçilmişti. İşte tam bu sırada Enver Paşa Buhârâ mücahitlerine katıldı. Cedîdîlere karşı olan Lakay İbrahim Enver Paşa'yı onlardan sanarak bu yüzden alıkoymuştu.)
Şubat 1922'de buradan kurtulan Enver Paşa Ruslar'a karşı vatanlarını savunacak yeni Basmacılar'ı teşkilatlandırmak için Duşanbe ilerisindeki kışlaklara kadar gitti.
24 Temmuz'da Duşanbe'nin Ruslar tarafından işgâl edilmesi üzerine karargâhını Satılmış kışlağına kurdu. Kısa bir süre sonra da Belcivan bölgesindeki Âbıderyâ köyüne geçti ve son karargâhını burada kurdu.
Takvimler 4 Ağustos 1922'yi gösterdiğinde Kurban Bayramı'nın ilk günü yâni Zilhicce'nin 10'uncu günü cuma'ya girilmiş, henüz cuma namazı vakti gelmemişti. Enver Paşa ve beraberindeki mücâhitler iki bayramı bir arada yaşıyorlardı. Aynı anda üçüncü bayrama (şehitlik) yaklaştıklarının farkında değillerdi.
Enver Paşa'nın karargâhı, Türkistan'ın Belcivan vilayetinin Âbıderyâ köyünde (Duşanbe'ye yaklaşık 200 km.uzaklıkta) binlerce Kızılordu askerlerince gizlice kuşatıldığında Paşa, askerlerin bayramını kutlamak ve harçlıklarını dağıtmak üzere geniş bir yerde toplanmalarını emretmişti.
Tam bu sırada ileri karakoldan bir el silâh sesi duyuldu. Bu, baskın hareketini bildiren bir parola idi. Çevik bir hareketle derviş adlı atına atlayan Paşa'yı aynı serilikte 30 kadar mâiyeti takip ederek atlarına bindiler. Paşa bazı emirler verdikten sonra atını hızlı bir şekilde silahın atıldığı tarafa sürdü.
Fakat deşifre olan kuşatmadaki Kızıl Ordu birlikleri de taarruza geçmişlerdi. Yanında gözünü budaktan esirgemeyen ölümlerle eğlenmiş 30 yiğit neferle Enver Paşa müthiş bir direniş gösterdi.
Aynı direniş; Faruk, Danyal, Boribetaş ve sair diğer kumandanlardan da geldi. Kısa sürede çarpışma şiddetlendi. Rus'ların ateşi yoğunlaşınca Paşa, ateşi kırmak için yanında az sayıda karargâh askerleri olduğu halde hızla düşman mevzilerine daldı. Düşman ile aralarında beş altı metre kalıncada kılıcını da çekti. Bir elinde tabanca, diğerinde kılıç "Allah Allah" nidâları ile Rusların üzerine atıldı.
Paşa; birkaç Rus'u öldürünce mitralyöz başında olan Rus askerleri "teslim tesliiimm" diye bağırarak ellerini kaldırdılar. Fakat, bu kez de arka saftaki Rus takviyeli mitralyözleri çok şiddetli ateşe başlamıştı.