Kânûni Sûltân Süleyman, babası Yavuz'un vefâtı üzerine 30 Eylül 1520'de İstanbul'da tahta çıktığında 25 yaşını 4 ay, 25 gün geçiyordu. Sultân Süleyman'ın tahta geçtiği haberini dünya devletlerine duyurmak için dört bir yana saray özel görevliler yola çıkartılmıştı. Bunlardan birisi de Macaristan'a giden Divân Çavuşlarından özel yetkili Behrâm Çavuştu.
Fakat Türk Elçisi Behrâm Çavuş, dört yıldır tahtta oturan Macar Kralı II. Layoş'un emriyle şehid edildi. Yetmedi, kesilen kulakları yeni hükümdar Sultân Süleyman'a tehdit amaçlı gönderildi. Macar Kralı'nın bu hareketi bardağı taşırmıştı. Cezasız kalamazdı. Ancak yaklaşan kış, sefer için uygun değildi baharın gelmesi beklenecekti. Bu olayı duyan İtalya ile İran rahat bir nefes almıştı. Demek ki ilk sefer kendilerine değil, Macaristan'a yapılacaktı.
Öyle de oldu. Kış boyu hazırlıklarını yapan Türk Hâkânı baharın gelmesiyle birlikte önce 17 Mayıs 1521'de babası adına yaptıracağı Sultân Selim Camii'nin temelini attı. Ardından ertesi gün 46 yıl sürecek hükümdarlığının ilk seferi için İstanbul'dan hareket etti. Hedefinde, Türk topraklarına 30 km. mesafede bulunan ve daha önce yapılan üç kuşatmada da alınamayan, Sırpların azınlıkta yaşadığı Macarların yenilmez kalesi Belgrad vardı. (Belgrad'ın alınması için II. Murad 1441'de, Fatih 1456'da ve II. Bayezid 1492'de kuşatmada bulunmuş ancak bu müstahkem ve mühim kale bir türlü alınamamıştı.)
Divân'ın haber saldığı Serhat şehri konumunda bulunan Semendire'nin Sancak Bey'i Gâzi Hüsrev Bey hemen harekete geçerek Belgrad'a yardım gelebilecek yolları tutmuş, diğer Akıncı Bey'leri Mihaloğlu Mehmed Bey ile Balı Bey Macarları oyalamak için Hırvatistan ile Erdel Bölgelerine akınlara başlamışlardı bile. Diğer Akıncı Bey'i Turhanoğullarından Hasan Bey de karış karış bildiği Rumeli topraklarında Türk Ordusuna mihmandarlık yapıyordu. Sadrâzâm Pîri Mehmed Paşa ise öncü kuvvet olarak yanında hafif toplar olduğu halde Sûltân Süleyman'ın kumanda ettiği asıl ordudan birkaç gün önde gidiyordu.
Önce ordunun 5 gün kaldığı Edirne'ye, oradan Filibe üzerinden Sofya'ya varıldı. Burada Dâmâd Ferhat Paşa, barut ve kurşunla yüklü üç bin deve yükü cephaneyle orduya katılırken, Danişmend Reis aldığı emir üzerine 50 küçük gemiden oluşan ince donanmayla Tuna Nehrinden girmiş Sava ile Tuna'nın birleştiği yerde kurulu olan Belgrad'a doğru ilerlemekteydi.
Danişmend Reis, Belgrad'ın fethine Tuna'dan destek verecekti. Fakat Belgrad şehrinin silüeti gözükür gözükmez Reis'in bizzat yaptığı keşifte gözüne Belgrad'ın hemen yanıbaşındaki Sava'nın karşı kıyısındaki Zemun Kalesi gözüne çarptı. Zemun Kalesi; Belgrad'ın güneybatısından gelen Sava Nehri ile Belgrad'ın kuzeybatısından gelen Tuna Nehri'nin tam kesiştiği yerin batı kıyısında stratejik bir yerde bulunuyordu. İki nehrin tam kesiştiği doğu kıyısında ise Belgrad vardı.
Eğer bu kale alınmazsa Belgrad muhasarasında kendisine zorluk çıkartabilir, manevra kâbiliyetini azaltabilir, hatta durdurabilirdi. Daha önce fetihle sonuçlanamayan üç Belgrad muhasarası dikkate alındığında Zemlin Kalesi Belgrad'ın fethinin uzamasına sebep olabilirdi. Kısa bir keşiften sonra bir rapor hazırlayarak güvendiği Levent'lerinden biriyle Kânûni'ye yolladı.
Kânûni Sûltân Süleyman bu arada 27 Haziran'da Türk Ordusuyla birlikte geldiği Niş'te karargâhını kurmuş, otağında harb divânı'nı toplamıştı. Tam bu sırada Danişmend Reis'in gönderdiği ulakta karargâha ulaştı elindeki önemli bilgiler içeren raporu divân görevlilerine teslim etti.
Kânûni harp divânında, Belgrad'a taarruza geçmeden önce kendisinin bizzat görmesi gerektiği küçük bir hesabın halledilmesi gerektiğini anlatıyordu. Bu hesap; Büyükdedesi Fâtih'in, Belgrad'ın Avrupa ile irtibatını kesmek ve böylece Belgrad'ın Fethini kolaylaştırmak amacıyla Belgrad'ın 80 km. batısına yaptırmış olduğu fakat şimdi Macarların elinde mahsûn kalan Böğürdelen Kalesi'nin yeniden fethedilmesi hesabıydı ve bu hesabı bizzat kendisi görmesi gerekiyordu.
Belgrad önlerinden Tuna Nehri üzerinden Danişmend Reis'in gönderdiği bir raporun geldiği Kânûni'ye arzedilince Türk Hâkânı bu önemli raporu Divân katibine okuttu. Raporda yazılanları sonuna kadar dinleyen Türk Hâkânı ordudan evvel yola çıkan ve öncü kuvvetlerin başında bulunan Sadrâzâm Pîri Mehmed Paşa'ya iletilmek üzere bir emirnâme yazılmasını emretti. Özel ulakla derhal yola çıkartılan fermanda Pîri Mehmed Paşa'ya hitâben: "Baka Paşa, kefere Zemun'da pusuda yatarmış. Danişmend kulumun isteğini bizzat yerine getiresin. Yanına lüzûmunca asker al, bu kale alınmadan Belgrad'a taarruz yapılmayacaktır bilesin" deniyordu.
Emir kesindi. Pîri Mehmed Paşa Yavuz Sûltân Selim'e de Sadrâzâmlık yapmış kurt birisiydi. Beklemeden harekete geçti. 6 gün sonra Belgrad'ın karşısındaki Zemun Kalesi önlerindeydi. Kuşatması da çok hızlı oldu ve şiddetli top atışlarıyla kaleyi dövmeye başladı. Ancak elindeki hafif toplarla surları yıpratamayacağını anladı. Üstelik yaptığı taarruzlarda yetersiz kalmıştı.

173