Az gittik uz gittik. Dere tepe düz gittik. Bir de dönüp baktık ki bir arpa boyu yol gitmişiz Yerinde saymanın en sportif hâli koşu bandı. Saatlerce yürüyüp koşup aslında hiçbir yere varamamak gibi Her şey monoton, hep aynı hız, aynı manzara. Yine de spor salonlarının vazgeçilmezi. Kimileri eve de aldı bu aletten ki iki ay sonra kendisine çamaşır askılığı diyoruz
Efem, spor salonunda veya evde koşu bandında spor yapmak işkence gibi mi geliyor Böyle hissetmeniz gayet normal, çünkü koşu bandının ilk kullanım amacı işkenceydi!1818 yılında İngiliz mühendis Sir William Cubitt tarafından keşfedildi. St. Edmunds hapishanesindeki mahkûmların tembel tembel yattığını gören Cubitt, mahkûmların kas gücünden faydalanılabileceği düşüncesiyle bir proje geliştirdi. Böylece mahkûmların daha etkin ceza çekmeleri sağlanabilirdi.Cubitt'in tasarladığı ilk koşu bandı, kendi etrafında dönen dev bir çarka benziyordu. Bir düzine mahkûm koşarak bu çarkı döndürüyorlardı. Bugünün aksine düz koşu yerine daha çok devamlı olarak merdiven tırmanmaya benzeyen bir sistem kurmuştu. Mahkûmlar dururlarsa düşecekleri için sürekli hareket etmek zorundaydı. Mahkûmların kas gücünden gelen bu hareket, buğdayların öğütülmesi, suyun çekilmesi ya da madenlerin havalandırılması için gereken enerjiyi sağlıyordu.Mahkûmlar, günde en az 6 saat bu cihazda koşuyorlardı ki bu; on dört bin basamaklı bir merdivene tırmanmaya (Everest'e tırmanmaya) eş değerdi. İngiltere'deki 50 hapishane bu aleti kullanıyordu. Hatta, İngiliz yazar Oscar Wilde bile hapishane zamanlarında bu alet üzerine çıkmaya zorlanmıştı. Kimi cezalı mahkûmlar günde 10 saatini bu aletler üzerinde geçiriyordu. Bazen halkın izleyip ibret almasına bile izin veriliyordu Ahh Avrupa insan hakları