Güzel çizgi filmdi"Heidi... hayyyyyyyyyyydiii... deine welt sind die bergeee, Heidiii, Hayydiii"
Çocukken Heidi'yi izleyenler, Alp dağlarının o özgür ruhlu, al yanaklıkızıyla içten içe bir bağ kurmuştur mutlaka. Hani şu ayakkabı giymeyi sevmeyen, çıplak ayakla dağ bayır dolaşan sevimli kız Ama gelin görün ki, Heidi'nin bu 'özgürlük' hâli belki de sadece bir tercih değil, gözlerden kaçan büyük bir acının simgesiydi.
Çuvallardan dikilmiş kıyafetlerle gezer, sadece ekmekle beslenir, ahırda yatırılırlardı. Dayak, sömürü, istismar Hepsi bu çocukların "kaderi" sayılırdı. Çünkü toplum, bu çocukların kötü ailelerinden kurtarıldığını, artık 'şanslı' olduklarını düşünür, başlarına gelen hiçbir şeyi sorgulamazdıBu sistem, sanılanın aksine çok da eski değil. 1981 yılına kadar tamamen yasaklanmadı!.. Ve İsviçre Devleti, bu çocuklardan resmî olarak ancak 2013 yılında özür diledi.Çok az kişi sesini çıkarabildi bu düzene karşı. Onlardan biri de yazar Carl Loosli'ydi. Küçük yaşta bir çiftliğe verilmiş, tacize uğramış, çocukluğu çalınmıştı. Büyüdüğünde yazdığı her satıra içindeki isyanı döktü ama ne yazık ki yaşarken pek ciddiye alınmadı. Ressam Albert Anker ise tablolarında sık sık çıplak ayaklı çocuklara yer verdi; susanlara karşı fırçasını konuşturdu.2011'de filmi bile yapıldı