Vakti zamanında uzaaak diyarlarda dağ gibi yükleri sırtında taşıyan bir hamal yaşardı.
Yük onun geçimiydi; ama zamanla geçim derdi, geçimlikten çıkıp geçimsizliğe dönüştü.Çünkü hamal, yalnız bedeninde değil, zihninde de yükler biriktiriyordu. Düşünceler, endişeler, pişmanlıklar Her biri görünmeyen bir çuvaldı sırtındaBir gün, bir gemi yanaştı limana.Kaptan bağırdı: "Bu gemi, nasip diyarına yol alacak. Gelmek isteyen binsin!"Hamal heyecanlandı."Bu yükleri başka diyarda satar, ömrümce rahat ederim" dedi. Geminin güvertesine çıktı, ama bir tuhaflık vardı Gemi yelken açtı, dalgalarla süzüldü, ama hamal hâlâ sırtında yükleriyle ter döküyordu.Bir köşede oturan yaşlı bir derviş, ona yaklaştı. Yüzünde rüzgâr gibi esen bir huzur, gözlerinde zaman gibi derinlik vardı.Dedi ki:"Ey yolcu, bu gemi zaten yürüyor.Sen ne diye hâlâ sırtında yük tutarsınGemiyi sen taşımıyorsun, aksine yük seni yere çekiyor.Kader yürürken sen neden yorgunluk biriktiriyorsun"Hamal durdu. İlk kez sırtındaki yükün sadece ağırlığını değil, manasını da hissetti. Birer birer indirdi çuvalları. Ve bir hafiflik geldi ki omuzlarına, sanki kuş oldu gönlü, sanki dünya başka bir âleme açıldı o an.