Bir sonbahar daha fısıldıyor insana; giden yapraklar şahit olsun ki; burası fâni. Kulübesinde oturuyordu adamın biri.
Eski olduğu için, kulübenin duvarlarından arada sıradaparçalar dökülüyordu. Adam her düşen parçanın yerine bir avuç çamur alıp, dökülen yere yapıştırıyordu. Sonunda ev çamur yığını hâline geldi ve çöktü.Adam "Ne vefasız evmiş, yıllarcaiçinde oturdum da çökeceğini haber bile vermedi!" diye söylendi.Bunun üzerine ev dile gelerek şöyle dedi: "Aslında haber vermek istedim. Ama ne zaman haber vermek için ağzımı açtıysam, ağzımı bir avuç çamurla tıkadın, konuşmama izin vermedin!"Benzeri bir yaklaşımla, ömür binamızın her gün harap olmaya doğru gittiğini söyleyebiliriz.Aslındasaçlara düşen aklar, dökülen dişler, buruşan eller, bükülen beller Bedenin yıkılmak üzere olduğunun habercisidir. Ama bu sessiz mesajları değerlendiremeyen biri için bunların hiçbiri mana ifade etmez, farkına varmadan ömrünü tüketir, gider