Afiyet olsun

Şükür bir muharrem ayına daha erdik.Tam da aşure vakti; gelsin yine yeniden aşure tarifi...

Efem, temel malzememiz buğday. Aşurelik buğday alınır, geceden ıslatılır. Sabah uyanır uyanmaz davranılır, unutulmaz, öksüz bırakılmaz; çünkü filizlenir bu. Aşure, farklı malzemelerin birlikteliğinden doğan lezzetin, karışmanın, kaynaşmanın sembolüdür. Âdeta bir şölen, bir düğün...

Düğün tadında devam edelim; tencereye buğdayları koyduk. Halk, eş dost, tanıdık, duyan gelmiş misali. Şimdii... Kız tarafı ve erkek tarafı lazım; alın size biraz nohut, biraz fasulye... Tabii ki bunlar da önceden haşlanır, tıpkı düğün öncesi masraflardan soyuldukları gibi kabukları soyulur... Birbirlerine oranı iyi ayarlanmalıdır! Yoksa sıkıştırır, tadı kaçar düğünün de aşurenin de...

Gelelim diğer malzemelere İncir, kaynanadır. Önceden apayrı bir yerde iyice haşlanıp yumuşatılmalıdır; aksi takdirde, aşurenizi de hayatınızı da karartır!.. Tat katsın diye birkaç dut kurusu. Bunlar da damadın "kartlaşmış" arkadaşlarıyla, birkaç "kız kurusu". Fındıkları unutmayalım; her düğünde var olan 'kim ne taktı' gözlemcisi tombul teyzeler. Onlarsız olmaz! Cevizler Yumuşamaz! Zorla piste kaldırılmış alkış tutan tipler gibi, kaskatı isteksizce dikilirler... ya da dur dur, bunlar takı takarken flaş patlamasını bekleyen hareketsiz kameraya bakan akrabalar olsun...

Karanfil, göbek atarken kalçasına bakmaya çalışan kızlar gibi, tepeden az eğik yamuk ya hani. Tane karabiber, arıza çıkarmak için dolanan dayıamca. Aroma versin diye katılır, lakin kazara ısırılırsaa... Hımm, başka ne vardı Kuru üzüm; masada çantalara göz kulak olmaya terk edilmiş nineler... Kâse başına bir iki düşecek şekilde eklenen kayısı; sahneye büyük bir coşkuyla gelen ismi bilinmeyen sanatçı... Damak tadına bağlı olarak; bal, badem, gül suyu, üzüm, elma ve şu an aklıma gelmeyen çok sayıda kıymetli sanatçı dostum, ay malzeme. Ve tabii ki, bol şeker, bol sevgi...