Halil Kışlacık

Yeni Akit

Peki tokat atan affolur mu

Neymiş Hastalanmışlar, kocamışlar, bunamışlar... Öyle diyor hastanenin verdiği rapor. Öyle diyor Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imzaladığı af kararı. Ama Çetin Doğan'ı izliyorum... Hiç hastalanmış, kocamış, bunamış gibi konuşmuyor. Açık açık meydan okuyor, had bildiriyor. Ama biz demedik mi Neredeyse yalvarmadık mı, "Etmeyin, zalime merhamet, mazluma z

Eğitim şart!

Vallahi şart! Ama bildiğimiz eğitim yöntemleri bunlar üzerinde çalışır mı bilmiyorum. Öyle bir noktaya savrulmuşlar ki, "gerçek dünya"ya dönmeleri artık eğitimle değil, tedaviyle mümkün gibi... İdamlarının yıldönümüymüş, "Deniz Gezmiş ve iki arkadaşı"nı anıyorlar. Anmak isteyen anar, bize ne değil mi Fakat bu anma işinde başı çekenlerin kimliği bi

Beterin beterinin beteri...

Üçüncü de gitti. Bakalım, sıra öbürlerine ne zaman gelecek. Kılıçdaroğlu ve Akşener'in ardından, Karamollaoğlu'nun da siyasi hayatının bitmesinden bahsediyorum. Değdi mi Temel Bey Hadi ben iki günlük yazarım, yanlarında da dünkü çocuk kalırım, beni ciddiye almamaları normal. Ama birlikte yola çıktıkları insanlar bile "Bunlara güvenilmez, biz işimi

Panik yapma, sakin, hâlâ en mağdur sensin!

Ben, insanların ufak tefek aşırılıklarına müsamaha gösterilmesi, hatta teşvik edilmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Hele de siyasette... Yapılan işin bir ayağı yere bastığı müddetçe, öbür ayağına isterseniz Samanyolu galaksisini gezdirin. Müsamaha ne demek, hoşa bile gider. Ama her şeyin bir sınırı vardır. Ne zaman ki gerçekle bağınızı koparırsını

Bak sevgili yarı aydın...

Biliyorum, ne yazsam sana etkisi yok. Sen yine bildiğini okuyacaksın. Ben zaten sana yazmıyorum. Bazı yazılar öyledir. Yani evet, yazının bir öznesi vardır ama asıl muhatap, müellif ile özne büyük ihtimalle toprağa karışmışken o yazının yazıldığı zamanları merak edip arşivleri karıştıracak olanlardır. Çünkü gazetecinin işi sadece haber vermek ya d

Panik başladı...

Evimiz E5'in dibindeydi. Ömrümün ilk dokuz yılı geçti orada, biz taşındık ama sonra neredeyse 15 yıl da abim oturdu. Salonun yola bakan penceresinden, şimdi yerinde kim bilir ne olan halı mağazasının dört katlı binasının tabelasının arasından batan güneşi hatırlarım mesela... Hani "Avucumun içi" diyemem ama bu tarz "çekirdek hatıralar"ım vardır mah