Bediüzzzaman, Camiü'l-Ezher'in kız kardeşi olan, Medresetü'z-Zehra'nın Bitlis'te ve iki refikasıyla Bitlis'in iki cenahı olan Van ve Diyarbakır'da tesis edilmesini ve şu şartlar üzerine bina edilmesini ister:
1. "Medrese" ismini taşımalıdır.
2. Eski medrese ilimleri ile yeni ilimler beraber okutulmalı. Tedrisat dili; Arapça vacip, Türkçe lâzım, Kürtçe caiz dediği Arapça, Türkçe, Kürtçe olmalıdır.
3. Zülcenaheyn (dinî ve dünyevî ilimleri bilen) ve hem Kürtlerin ve hem de Türklerin güvenecekleri (yani unsuriyetçi olmayacak) Ekrad ulemasını veya istinas etmek (ünsiyet sağlamak) için lisan-ı mahalliye âşina olanları müderris olarak intihap etmeli.
4. Ekradın istidatları ile istişare etmeli. Onların sabavet ve besatetlerini nazara almalı.
5. Müşterek derslerle birlikte ihtisas şubeleri teşkil etmeli.
6. Mezunlara istihdam sahası bulmalı. Buradan mezun olanlar, diğer devlet üniversitesinden mezun olanlarla eşit haklara sahip olmalı.
7. Muallim yetiştiren mektepleri, geçici bir müddet bu medresede merkezleştirmeli, tâ ki intizam ve tefeyyüz ondan buna, fazilet ve diyanet bundan ona geçsin.
8. Kürdistan'daki münferid tedrisat sistemini tadil edip umumîleştirmeli.1
Bediüzzaman Medresetü'z-Zehra vasıtasıyla medrese, mektep ve tekke mensupları arasındaki fikir ve ayrılıkları ve meşrep farklılıklarının kalkacağı, bütün İslâm âleminde, hassaten Yakın Şark'ta uhuvvet ve vahdetin te'sis edileceği kanaatindedir.
Bediüzzaman'a göre bir memleketin huzur içinde kalkınması için gençlere hem fen ilimleri, hem de din ilimleri birlikte verilmelidir. Bunu şöyle ifade eder:
"Vicdanın ziyası, ulum-u diniyedir, [dinî ilimlerdir] aklın nuru, fünûn-u medeniyedir [fen ilimleri]. İkisinin imtizaciyle [birleşmesiyle] hakikat tecelli eder. O, iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder [kanatlanır]. İftirak ettikleri [ayrıldıkları] vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile ve şüphe tevellüd eder [doğar]."2

18