Fitneye kapı aralamayın

Her devirde olduğu gibi fitne ile insanlar ve cemaatler imtihan edile gelmişlerdir.

En çok safların sıklaştırılması gerektiği böyle zamanlarda fitneye pirim vermemek gerekir. ünkü; Üstadımız böyle hususlarda gerek İhlâs Risalesinde ve gerekse Uhuvvet Risalesinde bir takım kaideler, yani prensipler ortaya koymuşken bize düşen görev bu prensipler çerçevesinde hareket etmektir.

Bu konunun daha iyi anlaşılması için önce fitnenin tarifini yapmakta fayda vardır. "Fitne" kelimesi, lügatte "altın ve gümüşün iyisini kötüsünden ayırt etmek için ateşe atıp eritmek" manasına gelen "Fe-te-ne" fiilinden türemiş bir isimdir. Kelime zamanla daha geniş manalar kazanarak, iptila, tecrübe, imtihan, insanın ateşe atılıp azap edilmesi gibi manalarda kullanılmıştır. Aynı zamanda "küfür, her türlü günah, fısk-ı fücur, insanlar arasında vukua gelen ihtilaf, kargaşa, şekavet ve kavgaya da ıtlak olunmuştur. "

Kur'ân-ı Kerîm'de bu kelime, türemiş şekilleriyle birlikte 60 yerde geçmektedir. Hz. Peygamber (asm), İslâm toplumu içinde zamanla ortaya çıkacak, birlik ve düzeni bozacak birtakım fitnelerden çeşitli vesilelerle bahsetmiştir. Söz konusu fitnelerin bir kısmı, kendisinden sonra ortaya çıkacak önemli olaylar, diğer bir kısmı da kıyamet ve ahirzaman ile ilgili haberler şeklinde bir özellik taşır.

"Yakında büyük fitneler olacak, o fitnelerde (yerinde) oturanlar ayaktakilerden, ayaktakiler yürüyenlerden, yürüyenler koşanlardan, daha hayırlı olacaklar. Kim o fitne içinde bulunmuş olursa, ondan uzak dursun. O zaman bir iltica yeri, sığınacak mekân bulursa ona sığınsın."1

"Ey Abdullah ibni Amr! Ahidleri bozulup şöyle karmakarışık hâle gelen bir kısım ayak takımı (hezele) kimselerle baş başa kalırsan ne yaparsın"

"Ne yapmamı tavsiye edersiniz, Ey Allah'ın Resulü!" dedim. Buyurdular ki:

"Güzel bulduğun şeyi yaparsın, kötü bulduğun şeyi de terk edersin. Kendi yakınlarının (hallerini düzeltmeye) yönelirsin. O hezele takımı (ile de), onların cemaati ile de (uğraşmayı) terkedersin."2