Simgeler!

ANLAM boşluklarını insani duygularla dolduranların yerini cebini dolduranlar aldı. Var edilen çirkinlikler yok sayıldı, hesaplar mahşere kaldı.
Haksızlığa suskunluk kırmızı ışıkta bekleyen cümleler gibi.

Sosyal medyada kendisine hakaret eden gazeteciyi mahkemeye veren teknik direktör tazminatını aldı da milyonlarca dolarlık dolandırıcılık davasının sanığı olarak "yurt dışı yasağı konulmadan" kuş olup Yunanistan'a uçtu!
İpliği pazara çıktı kimsenin sesi çıkmadı, yasaların bile!
Güçlüye el veren hukuk yanlış iliklenmiş düğmeler gibi.

Geçenlerde bir yemekteydim de konu zenginliğe geldi, masadaki adamlardan biri "sen niye parayı bulamadın" dedi, "aramadım" diye karşılık verdim.
Yüzüme bakıp "enayi!" dedi.
Bu yakıştırmanın öznesi; çuvaldızı kendisine batırmayanların başkalarına batırdığı iğneler gibi.

Yükselen değerin alçaklık olduğu, paradan başka hiçbir gerçeğin özne olmadığı bir düzendeyiz artık.
USA patentli Siyonist tarikatların ülkemizde hizmete soktuğu paralı züppelere bakıyoruz da çocuklarımızı zehirlerken kendi krallıklarını kurdular. Hak yiyor hukuku çiğniyorlar, fiyakalarından da geçilmiyor Oysa bakışları bile kaç paralık olduklarını belgeler gibi.

Hayatını başkaları için harcayan bonkörlük bitti, nankörlük yaşam tarzı oldu. Sırtımızdan vuranı da tanıdık sırtına alanı da. O yüzden "dost" kelimesi bizde sadece sözlük anlamıyla değer kazanmaz.
Alacaklarımızı bile kendimiz öderken, şimdi final sahnesinde durduğumuz yerde yaprak döküyoruz.
Küçükken yediğimiz çelmeler gibi.

Topluma ayna olmak vardı bir zamanlar. Kolay yoldan elde edilen şöhrete değil saygınlığa gösterilirdi itibar. Atlarını "iğde dalına" bağlayan türkülerden, "Sev Kardeşim" konulu toplumsal şarkılardan nerelere geldik.
Şimdi zibidi şarkıların sahiplerine bile 'sanatçı' denilirken, iç çamaşırıyla sahneye çıkan ve her gece sevgili değiştiren silikonlu kadınlar pazarında işler tıkırında.
Kafalar duman, zaman ahlaksızlığa alkış tutan zaman!