Sosyal medya!
BİR toplumu ayakta tutan en anlamlı değerlerin kaybolmasıyla, sosyal medyanın var olması arasındaki uçurum gittikçe derinleşirken her şey ortada!
Sosyal medyayı toplumsal ve insani konularda kullanan onurlu insanlara saygılarımı sunarken, meselenin "ahlaksız" tarafı bir felaket. Sosyal medyada tedavisi tıbben mümkün olmayan bir nefret hastalığı yayılırken, kolay paranın ve yalanın uşağı olanlar başka bir dünya yarattılar. Uzaktaymış gibi duruyorlar ama evlerinizin içindeler, çocuklarınızın cebinde!
Sosyal medya zehirli atıkların boşaltıldığı bataklıktır. İftira ve saldırı mekanizmasını çalıştırırken, hiçbir şey olmayanların her şey olduklarını zannettikleri insanlık mezarlığıdır. Sosyal medya kara para kasalarının, bankaları dolandıran kabadayıların, özellikle futbol yöneticilerinin ve kurumlarda yer edinmek isteyenlerin linç çetelerini de yönettikleri bir güç odağıdır. Onurlu bir insanın trole ne ihtiyacı olabilir ki!
Meselenin sosyal tarafı daha da dramatik. Nice genç, özendirici hayatın ayak izlerini takip ederken harcanıyor, yalan duyguların alışverişinde içinde nice evlilikler son buluyor.
Esra Erol'un atv'de yayınlanan "Yalnız Değilsiniz" programını sürekli izliyorum. Üç çocuğunu bırakıp sosyal medyada tanıştığı ciğeri beş para etmez adamların peşine takılan evli kadınlar var. Takıldıkları adamların meseleye sahip çıkacak yürekleri bile olmadıkları için arkalarına bakarak kaçtıklarını da gördüm.
18 yaşını doldurmuş olmanın kendilerine sağladığı hakla, her türlü yanlışı yapma hakkına da sahip olduklarını da zanneden genç kızlar, kendilerine şırınga edilen hayatın peşinden koşup evlerini terk ediyor. Bir bakmışsınız bir çakalın eline düşmüş.
Annelerini bile reddediyorlar, hem de küstah tavırlarla, Onların ilham perileri enayi bir zenginden çocuk yapıp boşanan ve yüklü nafakayla sükse atan Louis Vuitton teşhircileriyle kolay paranın adresini verenler.
Geçen hafta magazin aleminden adamın biri, "sizin eskiyen düşlerinizi sosyal medyada hurdacı bile satın almaz" dedi. "Kim satmak istiyor ki" diye cevap verdim. Maziye düzenlediğim koşuların güzelliklerini anlatmaya gerek duymadım ama "şimdiki zaman insanlık patentine sahip değilse sizler tepe tepe kullanabilirsiniz" diyerek noktayı koydum.
Adam gitti. Yanıma gelmesine izin verdiğim için kendime kızdım.
Mazideki hayat yasasında yaşamak yaşatmakla kardeşti. Duvarlardaki ahşap çerçevelerde kaldı güzel insanlar, atları yoktu yayan gittiler.