Pazardaki adam!

Kursağında dünden kalma ihtimali yüksek bir lokma umut, semt pazarında dolanıyordu. 60'lı yaşlarında bir adam. Kendini nadasa bıraksa hasadı sıfır. Yorgunluktan titreyen gözlerindeki gözlüğe ihtiyacı olduğunu düşünmedim. Pazar tezgahlarının arasında gitti geldi, kendisini görmeyenleri görecek halinin olmadığı da büyük ihtimaldi!

***

Çaresiz insanların bu şartlarda hayatını sürdürmesi acılar sanatıdır. Onların hiçbir zaman başı kalabalık olmaz. Dost dediğin de üç kuruşluk çıkarına kuyruk sallamaktan en yakınındaki insanları bile inkar edecek hale gelmiş. Kendimden biliyorum, müzik dünyasında "yolda kemik görse" kuyruk sallayanlardan geçilmiyor ortalık! İnsanlık onuru için yaşayanlar gittikçe azalıyor. Vicdanı ziftle kaplanmış olanların gözlerine inen perdeler, "eski güzel insanlar nerdeler" konulu filmleri bile izlemiyor artık. Garibana "su bile yok" diyenler, para içinde yüzmeyi öğretiyorlar çocuklarına.

***

Semt pazarındaki adamı özne yaptığım bir yazıda, hırsızları namussuzları parantez içine aldığımı düşünmeyin. Aç gözlü domuzları doyurmak zordur ya o yüzden ben böyle yazıları "onların gözüne sokmak için" yazıyorum. Onlar bizim sesimizi duymaz, yazdıklarımızı okumaz ama gönderdiğimiz mesajlar uykularında bile onlara ulaşıyordur eminim.

***

Kötülükle beslenenler, ballı kaymaklı hayatın sonuna geleceklerini hiç düşünmüyorlar. Şerefsizlik alıp nefret veren değirmen olmakla, insanlığın sırtına hançeri saplamak arasındaki görevlerini layıkıyla yapanlar sadece günü yaşıyorlar. Ama hiç kuşkuları olmasın ki yetimin öksüzün kanını emerek dünyaya kazık çakacaklarını düşünenleri de vicdansızlığın beton zemini bekliyor! İsimlerinin önündeki damgalar da caba!

***

Ziyan edilen yıllarının telafisi olmayan semt pazarındaki adama gelince. O küçücük pazarda düşüncelere dalmaktan ben bile adamın izini kaybettim. Belli ki fiyat etiketlerinin içinde boğulup kaderinin tayin ettiği yola gitti. Dikenli tellerle çevrili bir hayatta nereye gidecekti ki zaten!